YÖRÜK HASAN

Çukur Ceylan köyünün en nevi şahsına münhasır, kısmen bunak, kısmen deli, ama cin gibi de akıllı, mani ve tekerleme deposu yaşlısı. Tabii bedeni tarih oldu. Esas adı Hasan Kurt idi. Bir dolu torunu, yeğeni, akrabası hala köylümüzdür.

Uyudum uyudum uyandım
Kahve dengine dayandım
Hasan dayı ben seni
… sandımıdım

Ah Yörük Hasan dedem, nereden bulvraan da bütün manilerini söyleteen, eksikleri de kendine soraan? [söyleteyim, sorayım.] Son bölümdeki vurucu tema neydi acaba? Sözü söylettiği bağyan onu saldırır, sardırır mı sandı? Şaşırmıştır da “İyi bir adam sandıydım, boynuzlu çapkın!” mı diyor? Bu tahminlerden ilgisiz başka bir şey mi vardı? Hasan dayım, kimse senin sözlerini, manilerini anımsamıyor. Sadece kendini biliyor, şunun kocası, şunların babası diyor. Yaşlandığında matıfladığını, yarı deli, yarı meczup bir şey olduğunu biliyor. Seni galiba yeterince korumadık. Oysa hemen her Anadolu köyündeki gibi, bizimkiler de “Delisi çok olan köy çok ileri gider,” derler. Oldu mu bu? Herkes senin birkaç manini bilmedikten sonra sen boşuna mı yarı deli oldun, boşuna mı bunadın? Boşuna mı döktün o ciğeri, ses özeklerini?

Olsun varsın. Senin gençliğin, yaşlılığın korumadığın aklınla birlikte bir akıl ve kültür dağarcığı oldu. Saçtın sözlerini. Unutulsa da olur. Gereken yine bir yerinden yumurtlar. Bulur söz formülünü. Duyduğuma göre Danacı Emin senin sesini teybe çekmiş, anlattırıp söyletmiş. Seninle birlikte ovada mal güderdik. Çobanlık arkadaşıydık. Çalışkan biri değildin, ama her harman yerinde değneğin ucuyla teker teker nohut teneleri ortaya çıkarır, onları küçük bir keseye ilkerdin. Sanki güttüğün mallarla birlikte beslenirmiş gibi. Bu benim için damlaya damlaya göl etme ilkesiydi. Bir tür verimlilik ve tutumluluktu.

***

Bir gün Yörük Hasan’ın boz eşeği sahibinden kaçmış. Semerine ilintilenmiş olan orak eşek koşarken kazara dönüp kendi sırtına saplanmış, hayvan kan kaybından ölmüş. Yörük Hasan’ın kendi de bunamıştı. Güzün selli, çamurlu, kırağılı bir gününde olasılıkla evinin ışığı sanarak 10 kilometre uzaklıktaki mermer şantiyesine doğru kendi kendine bıdırayalak, bıdırayalak yürümüş gitmiş. Ovada geceleyen bizim çocuklar, kardeşlerim korkup, anababamız geldi sanıp toparlanmışlar bile. Sonunda Dont Özü’nün ilerisinde, kesikte bacak ata ata bataklığa saplanıp kalmış. Taa karşı köy İncallılar’dan iki avcı görmüş de tanıyamamışlar, bizim köylüye haber vermişler.

O batağa saplanıştan sonra Yörük Hasan ancak bir iki ay sağ kalmış. Benim akrabalarım arasında da ona soydaş olanlar var. Bir yeğeni unutkanlığa yatkınmış. Bir keresinde bu yeğen Isboğlu’nun evine saman depmeye gitmiş. Hedefi ıskalamış, inip yürümeye devam, Başmuar’ı geçerken karısı farkına varıp şakamat lakabıyla “Voyn Şükürü!” diye ünnemiş: “Samanlık beride, beride.”

***

Hasan dayım, bir anıcığın çok ömür. Bir yayla evinde içkili olmuş olabilir, hep birlikte yiyip içme ve şakalaşmak için buluşmuşsunuz. Buna oralarda henk kurmak denir. Galiba arkadaşların sana oyun etmişler. Senin yiyeceğine müshil karıştırmışlar. Gece olmuş, kapı dipli, yani bir tür mekanizmayla kapalı, kilit gibi. Herkes yer yataklarında, uyur numarasındalar, ama gözleri sende. Bir süre sonra dertlinin ishali zor etmiş. Kıvranıyorsun, tırlak patlayacak. Tıkır tıkır karanlıkta kapı açmaya, bir yandan dostlarından destek almaya çalışıyorsun. Sert ve güçlü söylersen sıkışan ishal senin donuna dolacak, o yüzden usul usul isim fısıldıyorsun, sızlanıyorsun. Tıkıraştırma devam:

– Süleemeeen, Süleemen!
– Mıraaat, a Mırat!

(Sessizlik ve kapı mandal mekanizma kurcalama sesleri)

– Süleemeeen, Süleemen…
– Mıraaat, a Mırat…

(…)
(Ve sonunda)

– Hah annacığını silktiğim! Kapıyı da açtım, donuma da sıçtım!

Birkaç manisini dizivereyim de belki anısına eğilen birine ek olur, katkı olur:

Çavış, çavış!
Gel bana danış.
Eskerden mi geliyon,
Sırım sikli çavış..

Ötten geliyor bi gartal
Bi ganadı yer yırtar
Bi ganadı gök yırtar
Buna Mamadali pelivanı derler
Otuz adam garnı yırtar..

Avradım avradım
Daşı deyneği kavradım
Ben değneği aldığımda
Neden kaçmadın, ay avradım!

Gemi gelir Aydın’dan
Karlı dağın ardından
Çoluk çocuk ne anlar
Gül memenin derdinden

Gemi gelir yanaşır
İçi dolu çamaşır
İstanbul’un kızları
İstemeden yanaşır

Combazı garefil dolu
Kesesinde saman yok!

Anılı, olaylı da olabilecek bir mini Yörük Hasan tekerlemesi:
“Gır gıdım gır gıdım
Önüne ot atarım
Ardına sap atarım”

Yörük Hasan dayımızdan miras bir cümlede kendisinin malı cin gibi ve hain ruhlu:
“Fineket geliyor benim mallar.”

Yörük Hasan’ın ani çıkarabileceği sağ kroşe ve parça etkili bomba cümleler var. Yörük Hasan’a özgüdür, basit ve kestirmedir, imzalı sözleri sayılır:

– Tüyü boz, Trampayı boz! (Anlaşmayı bozuyorum.)

– Senin götün kokuyor! (Rakibi anında yere serer. Karşı savunması çok güçtür. O andan sonra muhatabı şirretleşebilir.)

[16 Aralık 2013]

Mehmetİbish tarafından yayımlandı

Bu benim , içimden gelenleri, parmağımdan taşanları yazarak, gözümden dökülenleri fotoğraf olarak paylaşacağım, sevdiğim ve etkilendiğim filmleri yorumlayıp, favori kitaplarımdan küçük alıntılar yaparak edebiyatçılık, sanatseverlik havalarına gireceğim kişisel bloğum olsun.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: