KERİMSÖZ

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git İlkokulu: Hep gidersin, hiç mezun olmazsın. *** Nasrettin Hoca da öyle bir Zen Budistti. Brahma’ya değil Pragma’ya inanıyordu. *** Önemli olan savaştan sağ çıkmak. Ama yaşam savaşından ölü çıkmak gerekiyor. Ölü çıkılacaksa, öğrenmek, bilir hale gelmek. Bilerek ölmüş olmak. Yaşamış olarak ölmek. Saçma ve garip ve gerçek. *** Değiştiremeyeceğini bilirsen değiştirirsin.“KERİMSÖZ” yazısının devamını oku

SUÇLU BİZ

Eşitsiz hallerimiz. Ben. Bütün suç ve kabahatlarıma karşın evrenin sevdiği çocuğuyum sanıyor, kaotik bir uyum algılıyorum. Suçluluk duymuyor, rahatlığıma şaşıyorum. Hiçbir şey yerli yerinde değil, her şey olanak ve olasılık dahilinde. Sonuçta ahlaksız olsa bile bende olmakta olana katılayım, didişmeyeyim, yapıp durduğumu kötülemeyeyim diyorum. Allah utandırsın varsın. Nasıl olsa her zaman bu değilim. Sen. “Eli“SUÇLU BİZ” yazısının devamını oku

KAVUŞULMAYAN

Bedenine dokunmadıkça sana bulduğum tüm sıfatlar yalan ve havada gibi geliyor. Dokunsam ne adlar bulurum, çıkarırım. Bilgiyi bedenselleştirmem gerekiyor. Demek ki sen kendine ekşiyecek et muamelesi yapıyorsun. Demek ki senin sevgiden bile korunman gerekiyor; inancın artık “serin sevgi” mi? “Çok muhabbet, tez ayrılık; uzaktan sevmek iyisi,” uzlaşma ve uzaklaşmasına mı ulaştın? Her şey olacağına varır“KAVUŞULMAYAN” yazısının devamını oku

DİSKO

Önümde vicdanlarım dans ediyor Zorluyor gösteriyor Mutlaka mı? Kaçamaz mıyım? Bakmasam da yerinde dursalar. Görevim bu. Zevkim olunca gidecekler. İşim iş, yüklü işsizim Bağırmayacağım Baksam da görmeyeceğim Usulca söz ağlayacağım Beyaza Acındırmayla kurtulacağım, utanarak Başlayacak Başladı bile. Side, 2 mayıs 1998

MAVİ

Işıl ışıl üzgün mavi Jestin mimiği, özür dileyen özgürlük Ağlayan pervasızlık Suçuma suç katıyor Utancıma yalnızlık Umudum değerli, değersizliğim umarsız Hep çevrendeki hiç olayım Büyümeyişimdekini omzumda dinleneyim İstemeden Side, 2 Mayıs 1998

Ya sen beni benden fazla seviyorsan?

Ya sen beni benden fazla seviyorsan? Kendini anlatma güçlüğün varsa duygusal olarak yüklüyken? Hiç olmayacak bir şey değil. Benim biraz geri çekilmem mi gerekiyor? Sana anlatım ve eylem alanı bırakmam mı? Kendimi hem salak, hem akıllı-dengeli hissediyorum. Hata yapsam da (herkesin hata diye adlandıracağı) seni yitirmeyecekmişim, sana itici gelmeyecekmişim gibime geliyor. İstiyorum. Seninle her şeyi“Ya sen beni benden fazla seviyorsan?” yazısının devamını oku

Giderek Umutsuz Mu Oluyorum?

Giderek Umutsuz Mu Oluyorum? Nereden çıktı bu? Varmışsa fark etmek için geç, yokmuşsa ortaya çıkması için geç. Yerli mi, gezici mi? Dünya işleri umutlu da olsa umutsuz da olsa gidiyor, kendi kendine. Korku üretmek için uygun bir alandı. Şimdi daha sıkı alanı buldum galiba: sevgi alanı. Daha başlangıçta kendini belli ediyor uyumsuzluk. İlk görüşte sevmek“Giderek Umutsuz Mu Oluyorum?” yazısının devamını oku

YAPAMAYIŞIM

Yapamayışım seni de rahatlatacak, olmayacaktı zaten dedirtecek olmaya da bilir hani. Kendime ve biraz da sana karşı uğraş veriyorum. Temkinin, kıskanışın bana azim mi veriyor, umutsuzluk mu bilemiyorum. Kaygan zeminde sağa sola, ileri geri yalpalıyorum. Hayalim özgürlük içinde dayanışmaydı. Bunun dengesini başaramadım. Giderek kısıtlılık içinde dayanışma olur mu diye umar oldum. Kayıpları azaltma endişesi mi,“YAPAMAYIŞIM” yazısının devamını oku

KARANLIK KARARSIZ

Bir evlilik gördüm, koskocaman da olmayan evde iki yalnız, yabancı, zavallı insan dip dibe vermişti. Nasıl sürdüreceklerdi evin bütünlüğünü? Tanınmaz hale geldiğini düşünmek… Rol yaptığım, kendim olamadığımı da içeren bir eleştiriyi davet edebilir mi? Verdiğim ödünlerin geri alınmasında tek sorunum incelikle mi ilgili? Artık hesap çağına mı geldim? Olanakları daraltmayan temkinli hamleleri yeğlediğim görülüyor. Aşkım“KARANLIK KARARSIZ” yazısının devamını oku

Yaşamın Kıyısından Notlar

İnsan ne zaman ölümü düşünür? Ne zaman yaşamın ta kendisini? Kim mutludur? Kim mutsuz? Anlam arama çabasına ne zaman vakit ayırırız? Yaşam aslında sanıldığı kadar uzun mudur? Ya da acele etmemiz gerektiği kadar kısa. Size de zor geliyor mu yaşamak? Yemek, içmek, çalışmak, koşmak, belki de sevişmek? Ne zaman sorgularsınız bunları? Ne zaman bıkarsınız yaşamdan?“Yaşamın Kıyısından Notlar” yazısının devamını oku

SIKINTI BENLİĞİ

Hiç başlamış mıydı bu ilişki, var mıydı? Olacağı buydu herhalde. İki arada bir derede kaldım. Hayranlığım pörsüdü gibi geliyor, eğer haksızlık etmiyorsam. Güzellik gereksinimim karşılanıyor, direnç gereksinimim karşılanıyor, ne yapayım, korkumu nereye koyayım? Korkum, güvensizliğim bir gereksinim mi? Bu ilişki son durağım olsun mu? Çocuk oyuncağı mı değil mi insan buluşması? Kendime ne yanımı kılavuz“SIKINTI BENLİĞİ” yazısının devamını oku

BİR DUVAR BİR DUVARA NE DEMİŞ?

— Öpüşelim! — Öpüşemeyiz, aramızda duvar var. — Aramızdaki duvarı yıkalım! — O zaman biz de yıkılırız. — Yıkılırken öpüşelim, hem sarılırız da. — Kısa sürerse öpüşmemiz? — Korkun bu mu, kısa sürmezse hiç öpüşemeyebiliriz. — Kişiliğin etkilenebilir. Hem senin pişman olacağın bir durumda kalmanı istemem. — Engel olan duvar mı, duvar olman mı? —“BİR DUVAR BİR DUVARA NE DEMİŞ?” yazısının devamını oku

İpim İpim Çağrışım

Güven, bağımsızlık, istenç, özgürlük, zorunluluk, yazgı, sevebilme, mutluluk, mutsuzluğa katlanma, sevememeye katlanma, pişmanlık, öngörü, kabullenme, doyma, doyumsuzluk, karmaşa, uslanma, yetmezlik, bekleme, rastlama, karşılaşma, etkileşme, sessizlik, suskunluk, üzgünlük, anlatım, coşku, kaygı, öfke, arama, bilemeyiş, güçsüzlük, sonluluk, inkar, kuraklık, çöl, çürüme, çeliklenme, sertleşme, yumuşama, bilgelik, kaybolma, heplik, hiçlik, zamansızlık, başağrısı, dişsizlik, diş çektirme, çene tutulması, cayma, zamk,“İpim İpim Çağrışım” yazısının devamını oku

KENDİMİ BİL

Tek yol kendini bilmek, tek macera kendinden kaçmak. Yaşam, kendini bilmeyle bilmeme, sorumluluğunu almayla almama arasında savaşalaşım olarak sürüyor. İnsanın kendini zamanla tanıması özünde ve zorunlu olarak otoerotik, otoagresif bir süreç. Öbür yanından bakarsak, kendiyle tanışmadan ölmek bir kısmet mi, kazanç mı? Kendini bilmek (hele sabit nokta olmadan) olanaksıza yakın. İçe bakış çok önemli, daha“KENDİMİ BİL” yazısının devamını oku

ARAYIŞ

Ne zaman kendimi arasam, hep meşgul çıkıyorum.Vallahi, kendime neden ulaşamıyorum, ne meşguliyetim var bilmiyorum!“Ucuzluklarda, kampanyalarda kendimi soruyorum.” — Ama ben hep sen’i arıyordum?Araman gerek, ruhunun besini bu arama,Hep ben, hep sen değil.(Kaç farklı kişiye “Sen o musun?” diye umutlu sordu.)

EN ZOR AYRILIK

“Sevmek, sana dik dik bakan fotoğraftır. O aşk tozudur.” Severken ayrılmak. Sevilirken ayrılmak. Sevgisini sevilenin hizmetine sokamadığı, iyiliği haline getiremediği için ayrılmak. Sırf açmaz çıkmaz ve beceriksizlikten, ayrıca kara beklenti ve önyargılardan ötürü ayrılmaya zorunlu olmak. Yine de sağolsun ayrılık. Yaşamanın yine de olanaklı olup sürdüğünü, görülecek günler ve çekilecek yükler olsuğunu deneyimletti. Ayrılmasam daha“EN ZOR AYRILIK” yazısının devamını oku

SIĞMAZSIN

Bir halk bilgesi, ilk karşılaşır karşılaşmaz çok sıkıntılı gördüğü dertli arkadaşıma doğaçlama bir söylev çekti. Küçük dilini yutuyordu. Yaklaşık şöyle: “Kabul etmezsen sığmazsın.Hiçbir yere.Sığdırmaya çabalama.Bastırma, sığdığını hayal et.O sığacak, bedenin genişleyecek;ruhun daraldıkça bedenin büyüyecek.”

CORONA’DA

Anadolukavağı söyleşileri: — Camiye gidicem ben.— Cami yıkık, üstüne ağaç devrildi. Cami cemaati 8 kişiydi. O zaman ne yapıyordu bu mendeburlar? Birinin tam omzuna koluna inmiş.— Şimdi en rahat yer Kars Vegas burda.— Vücudun merkezi kalpse Kavak’ın vücut merkezi Tekel Bayii.— Ben ganyan bayii sandıydım. — O muhabbet kuşları kafeste yaşayacağına ölsün daha iyi.— Aslında“CORONA’DA” yazısının devamını oku

BAMBU

Pearl S. Buck’ın 1967’de Türkçeye çevrilmiş bir kitabı var: Bambu. Halamın kızı Aliye’nin kitabı olmalı. 1975’lerde Muğla’da halamın evinin çeşitli köşelerinde gezinirdi. Nadir Kitap’tan baktım, 584 sayfaymış. Evde bir sürü okul çocuğuyuz, hiçbirimiz bu kitabı okumazdık. Halakızım okumuştur. Yeşil bezimsi mukavva kapaklı -en dış kağıt kapağı sökülmüş veya kaybolmuş olmalı- ciltli bir roman/kitaptı. Belki önemli“BAMBU” yazısının devamını oku

FOTER

Ben çocukken foter parçaladım mı? Daha doğrusu mantar safari şapkası. O şapka mantarlarını pinçik eden ben miydim? Nereden bileceğim yoksa şapkanın ufalanabileceğini? Kara Mehmet’le birlikte gözüme geliyor foterin görüntüsü. Bir parçasında metal halkalı bir hava deliği oluşu. Saksı gibiliği, insan tenine uyumlu rengi. Kara Memed nerden bulmuş? Ben nerden bulabilirdim? Kara Memed’e kötü davrandığım, zarar“FOTER” yazısının devamını oku

SÖZKERİM

Var olmaya dur diyelim.– Yok olup gidemeyeceğiz. *** Hepimiz kendi kederimizin efendisiyiz [kendi kederini tayin hakkı]. *** Dervişin neresi çürürse orası konuşur. Bu da kabul edilebilir bir iyiliktir. *** Ceset yani ölü vücut, sessiz bir karşıtlık ve düşmanlık içindedir. Bütün arzu ve eylemlere karşı susar, ama her şeyin karşısındadır, kolaylık sunmaz. *** Ölen de öldürür“SÖZKERİM” yazısının devamını oku

ANIVATAN

Kayıp cennet. Ne yok olur, ne var olur,Söz verilmiş düştür, en iç cebinde..Her ne yapsam kanıyor, ölesiye dinmez.Oldum bittim işler elim, yan evrende taş örüyorum.Evim senin, aklın benim, bende.Gomidas’ım yerde, Hırant’ım senin.-Ermeni’ye Anadolu Anıvatan-

YAPRAKLARCA

Her şeyle birlikteYaprak yaprak yaprak,Düşüyor düşüyor düşüyorum. Hayat inişte, her şeyler yaprak.Rüzgar tozduruyor, kafası karışmışları.Geçici yükseliş, burgaçlanmalar..Bitim bütünlenmeye, ister ağla inleEn olgun yol da kapkaraya. Kimden beride, kime göre geriDeney yokluk öğretiyor,Can acısı, acı, büyüğün çağrısıHızlısından çok, yavaşı.– Daha olmamışı ışıkDuran ölü, ağlar ölecek, ölesi kıpırdarAk ölü. Kara ölü. Boz ölesi.

SİLKME DÜŞÜ

Sabah kuşluk arası düşü. Efendim, teyzemin Hasanpaşa’daki evinde gibiyim. Yamaçlık, sık apartmanlı bir mahallede, en üst kat gibi bir daire. Daha üstümüzde çatı var. Ben sanki çok durmayacağım, gidecekmişim, gitmeden önce, o da teyzemin evinde olan Elif’e bir dersler gösterecek, bir şeyler öğretecek gibiyim. Elif’in lisede belli başlı derslerine yardım eder, özel öğretmen gibi gider,“SİLKME DÜŞÜ” yazısının devamını oku

BİR BİREY

Birimiz, kaderi taşlaştırır; birimiz, taşı kaderleştirir. Öbürü kendinde birini, biri kendinde öbürünü arar. Dünyanın işleri, dolaşık yolları. Her an kaderimiz ve kişiliğimizle yeniden yüzleşmeyle, zarları yeniden atıp kararları yeniden almayla karşı karşıyayız. Zihnimizde yeniden çerçevelemek de bir kader işlemi ve bunun yordamı. Bütün otoburlar hemen hemen aynı boku yediği halde niye bokları farklı farklı? Üslup“BİR BİREY” yazısının devamını oku

DİYET REJİM REJİM DİYET

Eşanlamlılar çokluğu: Diyet, rejim, kilo verme, zayıflama, sağlıklı beslenme, diyetetik… Rejimi, rejim yapmayı doğrudan beslenme anlamına bile çeksek, yönetim işinde olduğu gibi tür, bölge, alan var saymalıyız. Pratik kullanım hep bir “zayıflama rejimi” yönünde, oysa bir “şişmanlama rejimi” de doğal olarak söz konusu. O alan, o konu rejim sözcüğü kapsama alanından çıkarılmış durumda. Şişmanlama peşindekiler“DİYET REJİM REJİM DİYET” yazısının devamını oku

PARASIZ YATILI TARİH

Parasız Yatılı Tarih Ufakken, okulda parasız yatılı okuduğum zamanlar… Alışkanlığım, tutumum kısmen üniversiteye kadar sarktı. Babamın gönderdiği mektupların zarfını ters çevirip yapıştırır, yanıt mektubunu onunla gönderirmişim. Kız kardeşim hatırlattı. Çoğu anımızı o daha iyi anımsar. Kız kardeşim sıladan haber geçen ilk ve mektup arkadaşımdı. Köyün haberini, tarihini, coğrafyasını anamdan başka ona sorarım. Ortaokul yatılılığında gizli“PARASIZ YATILI TARİH” yazısının devamını oku

KÖK SUÇ

Ortaokul yatılılığında gizli ve bağışlanmaz varoluşsal suçu olanlar ne gündüzlüler, ne evci yatılılardı. Aslında hepimiz kardeş ve eşittik. Solcusu, militanı, hanım evladı, şuralı, buralısını da ayrı bilmezdik. Herkes herkesi eri geci, ıncığına varana tanırdı. Hatta kötü ve eksantrik olanlarımız bile küçük birer aşağılanma ve zorbalık tazminatı karşılığında eşit yoldaştı. Hafifçe, ama farkedilir aşağı kıdem, ters“KÖK SUÇ” yazısının devamını oku

KÖPECİK

KÖPEK.Dikkat, var köpek!Köpek değil köpecik… Doktordan, az kullanılmış, az sevilmiş ikinci el köpek. Bakımları tam, kuaförlü, eğitimli, ultra lüks, denizgören, yürürü mükemmel. Meraklısına okazyon, fırsattır. Ne köşe işaretlemesi, erkek köpekler tümden prostat galiba. Sevan Nişanyan’a göre köpek sözünün ortaya çıkış tarihi it sözcüğünden daha yeniymiş. Kökeninin köp yani “çok” olduğunu öne sürüyor. Dikkat çekici ama“KÖPECİK” yazısının devamını oku

SÜMÜKLÜ CÜCE

Hastanenin bahçesinde motoru ağaca fazla yakın, yapraklarıyla içiçe park etmiştim. Çıkışta motor camında bir şey fark ettim. Bok damlası kadar bir toprak parçası. Elimin tersiyle savurup pürüzsüz görüş sağlamalık, ufak bir pislik. Yapmadım ama. Yolda sol açık şeritte biraz hız yaptım. Bizim toprak parçası düşmemiş. Çamurluca, yapışmıştır. Yolda daha gidiyorum. Biraz dağılır gibi. Biraz daha“SÜMÜKLÜ CÜCE” yazısının devamını oku

BOKS BOKSÖR

BOKS BOKSÖR Ellere kapalı boks seanslarında, yumruk yumruğa sevişmeye çalışmak… Herodot ve Antik Yunan dünyasının boksörleri Melankomas ile Diagoras. Efsane Theagenes de pankreas ve boks uzmanıymış. Rodoslu Diagoras daha olimpiyat efsanesi olmadan, boks stili sayesinde adından söz ettiriyordu. Diagoras her zaman kurallara uymaya dikkat eden zarafet ve vakar sahibi bir adam olarak bilinirdi. Seyirciler, onun“BOKS BOKSÖR” yazısının devamını oku

KARANLIKLAR

KARANLIKLAR Beni görmeyi çok istiyorsan memelerini aç da gel.. Memelerin açık olursa kendi yönlerini bulur, sana da yolu açarlar.. Amcağız nasıl bilinçli karanlıksa, meme de öyle bilinçli bir kümbet yuvarlaktır. Öyle değil, çocukça olur mu hiç? Çocukçadan daha iyi kaç şey var? Bizi selamete ve karanlıklarımıza çocukça fikirler taşır. İyidir o çocukça çekirdekler. -•-Gözleri, yani“KARANLIKLAR” yazısının devamını oku

PASTA

Pasta bokun kokusuz, tatlı hali. Çocukluğun bokla ve çamurla oynama arzusunun hala yeterince doymayıp bok yeme benzeriyle telafi edildiği hali. Tatlı olduğundan mutlaka oraliteyle ve süt/memeyle ilgili tarafı vardır. Belli ki oral dönem ile anal dönem arasında, ikisine de ait bir geçiş bölgesine ait ve yüceltilmiş, ruhsal yapı tarafından değişime uğratılmış bir hali. Törensellik ve“PASTA” yazısının devamını oku

FOTOĞRAF İLE AYNA

Son keşfimdir. Aynaya baktığımızdaki görüntümüzle fotoğraflardaki görüntümüz mutlaka farklı. Aynada, başkalarının gözünü de içerebilecek kendi bakışının etkisi geçerli. Ayna, kendinle ilişkin. Başkasının seni görüşü, hatta verdiğin poza karşın yakalayışı da fotoğraf suratı. Ayna, net fiziksel ve somut olduğu halde farkında olunan özgözlem farkını içerdiğinden, başkasının fotoğraf çekmesiyle veya kameraya almasıyla aynı değil. Kişisel özalgı farkıyla“FOTOĞRAF İLE AYNA” yazısının devamını oku

BENİ SEVİYOR MUSUN

Beni seviyor musun diye soran, kendisi seviyor kabul edilir. O zaman sevilmeyi haketmez, sadece sevmeyi hak eder. Beni seviyor musun diye soranın hakkı sevilmemektir. Kendi sevmezken seviyor mu diye soransa, normal bir yılanlık yapmaktadır. Sevenin görevi, sevmeyi iptal edemiyorsa, sevmeyi geliştirmektir. Sevenin görevi sevildiğini öğrenmek olamaz. Zira seven sevilmiyor sayılır. Bağıl/görece durumlar bunu söyler. Sevmeyenin“BENİ SEVİYOR MUSUN” yazısının devamını oku

YOLSUZCA

Zaman bekliyorumHiç olmadı bir kızdırmayıYol açan duyguyu Geçip giden hayatUydurduğum dünle avunuyorumSuçlarımı sürüyorum, bahaneciklerimiBir ışık çakar gibi oluyor, kandırıyorGüvenmeden işaret bekliyorum Benden bir usul cimri katkısıHep gözü şifrede, bir labirentteNasıl utanıyorum usluluktanKabuk kalmışım, boş çabaHiç yoktan hiçtir Yakınlar dilenmeye gelirBelki bir omuz, bir meme cenneteBiletsiz, kaçakAnlarsınız, üzgün, korkakDenememekte bir çekim Zamanı affettim, açıklar yetecekHer bakımaBir“YOLSUZCA” yazısının devamını oku

DENEY

Deney ortamı: Orman veya avlak. Birinci denek: Av İkinci denek: Avcı Bilim adamı/deneyci: Gözcü, gözetleyici Amaç: Geçerli çıkan varsayım, bir lokma bir hırka yaşatılacak. Geçersiz çıkan varsayımlar, toplu mezara gömülecekler. Birinci varsayım: Ava giden avlar. İkinci varsayım: Ava giden avlanır. Üçüncü varsayım: Avlanmaya giden avlar. Dördüncü varsayım: Avlanmaya giden avlanır.

ÖNKARA

Süzer gözlerim arzuyuÜrküsünde bilirTutkusu kökünden tutuklu Sevinci anımsamasınİç işe, horanın esrimesine kadarKervan peşine susakalagörecekYediğini kusmadı, af.Kızması yalan öfkesiSevişi kör tutuşu buzKendi değerine aç dilenci Meme kokusu, çöküntü heyecanıÖlümüne sevişiyor olacağızYaban tanrıçaylaDüşüm havalanacak, ben kuru çıplakO korkak hala kapı göreğinde 22 mart 2001 – 12 eylül 2022

ÖFKELİ OTURAN ŞİİR

Değil küs, manifestoBunca yıl tanıma yeterOrtada ben. İlla olduğumca kabul-Yüzsüz yok, davet beklerim önceŞiddet şiddet demek, ayrıl uza demekKavga ayrı yatırmaz, değil kilitli kapıSaldırı, kullanma duydumİstediğim şekil bağrınıp, öz savunmanınAvucumu yalamışım, korkmaz bileNe önemsiz şey rezil olmamız Ortalıkta kına. Arkana aç, dava onaylatKaranlıkta meçhul kalamayımKılıç girsin rengini bileyimÖn tehdidim yok, özümleyimSavaşkı mı, sözün bittiği nokta“ÖFKELİ OTURAN ŞİİR” yazısının devamını oku

DÜŞKÜN KARA

Aah, zulüm kordelyamEn dehlizime içledin beniEllerimle beslediğimNasıl veririm apaçık kurtaran sannı?Her emelimi ete bürümüş senBir Tanrı düşümü denli ortağımdınHayallendim, uçtum kapkara suç içtimYoz zavallı oldum, kovulan paçavraHer köşe başında bir suçlu ağaç daha… Çirkin çöl düşcüsü, kısır.Sonunca haketmiş, sövek halkasınıDilsiz yalancı, en tiksinç. Kızıl kıtlık benmişim.Sembille gelecek yılana muhtaçBilmezlikten tıkalı her eşkalElden düşürülü, yığma yutmuk“DÜŞKÜN KARA” yazısının devamını oku

HAMİLEYİM

Hamiline hamileyimSen al beni çıkar kendiliğindenÇıkart beni içimden içine Senli sensiz doğururum yüküAldım ateşi ben CanımKavganı canını yakaladım Ola ki durulaOlur da sıradana girePaylaş paylaşmazlığımı Kıpırda acelemeİnmeden katırımdanSuskun çeşmelere kuruyan Bir kurtçuk hayalinKorkulu denizler aşanKıpır kıpır çekinmeler Fırat’ı aş batağı tatBaş aşağı in mahşereAğlayı toplaşı peşimayım Yol gözler yılgıTopukta anlam yörünüİstim saldım aşır tümce aşırı“HAMİLEYİM” yazısının devamını oku

KAÇMAZ

Tutankamon’un eşi olmuştu,Her canlı Ajda’yı tadacak, gör. Can, can sıkıntısını tattı,Zamanı toplumda tadagelir canlar. Sosyal fobi en doğal hak.– İki bire azap. Hepimiz ölümü biraz alacaktır,Lütfen sorumlu kullan. Her can az da olsa peygamberliği -hak yenmesi psikozu, can acısı- ve hicreti -göç, üzgü, ilaç- tadacaktır. Hızır ol, hazır ol, olmalık ol.

SANILGAN

“Davet ettin sanmıştım.” John MalkovichTeklif var sanmıştım.Vaad ettiniz sanmıştım.Çağırdınız mıydı?Birazcık ümit verdiniz miydi?Nasıl olsa tanışırız sanmıştım.Adlarımız önemli değil sanmıştım.Her şey ortada sanmıştım.Suç işliyoruz işte, sanmıştım.Sanılarımız aynı sanmıştım.Önemli de değil pek- sanmıştım.Ne fark eder sandıydım.Nasıl olsa olur sandıydım.Eyvah, hiç öyle olur sanmamıştım.Her şey budur sanıyordum.Sen ayarlarsın sanmıştım.Asıl sen öyle- sanmıştım.Seni o sanmıştım, sana benziyordu.Kesin böyledir sanmıştım.Yatarız“SANILGAN” yazısının devamını oku

UÇMAK AZMAĞ

Akşamın kızıl kanındaKimi kırık kimi sağlam dişiyle Trak canavarı. Har har üstüme gel,Gök mor, kolla nefesimiAsma direklerden besleÜstündeyim içinde, kılcallarında kayıpUyutma, sıkıştır kafesten, şaşırsın her arzu, niyetGöl umuşuyla yağmurun, soğuğun içeyimVaril soba dumanlarında tanışma sigarasıKavağın en gizemli çatısı, en günahlı camiiOrtak inziva. Kuytuda yakınmalar, apaçık zındık Nasıl üzülmez aynasız, imza alırken?Ben de ordaydım, ormandım.Yüz yüze“UÇMAK AZMAĞ” yazısının devamını oku

BELLA SOMBRA ve BALIKÇI

Kaderin cilvesine bakın, Bodrum’a defalarca gelişlerimin hiç birinde Bodrum merkezdekini değil, dolaşırken yenileyi Gümüşlük’te görüp inanmaz gözlerle Güzel Gölge Ağacı olduğunu öğrendiğim ağaçla tanıştım. Latince/bilimsel adı Phytolacca dioica. Ombu adıyla da tanınıyor. Bodrumlular bu ağaca “Kaya Gölgesi” diyorlarmış. Meyvesi yok galiba. İlk verdiği izlenim kavak/çınar ile at kestanesi arası bir şey. Yıl oniki ay yeşil“BELLA SOMBRA ve BALIKÇI” yazısının devamını oku

ESKİ DOKTOR

Dr. S. Kahyaoğlu’nu takdimimdir: 1919 doğumlu, 103 yaşında. Yaş hesabında anlaşamayan tipik Türkiyeli profiline uyarak o kendini 104 sayıyor. Özel biri olarak hakkı var. 1943 Çapa Tıp mezunu pratisyen, işyeri hekimi, emekli yönetici hekim. O okul bitirdiğinde babam doğmuş, anam doğmamış. Dedemden 8 yaş küçük ve şimdi karşı karşıya söyleşebiyoruz. Kitaplı anatomi profesörü Zeki Zeren’i“ESKİ DOKTOR” yazısının devamını oku

NEDAMET

Nerde o günler… Roman’larımızı arıyoruz, burnumuzda tütüyorlar. Türklerin eski nefretli kibirleri çingene aşağılama, yeni bir pişmanlık açılımı ister. Türkler ülkeye doldurulan Arap ve Afganlardan korkuyor ya -tiksinme mi fetih korkusu mu belirsiz- bunu buçuk millet saydıkları çingenelerle, eski iç içelikleriyle karşılaştırsın. Hemmen öteki öz azınlıklar ve kardeşler akla geliyor: Ermeni, Rum yani Yunan, Yahudi, ve“NEDAMET” yazısının devamını oku

SÖZDERİN

Aşil kaplumbağayı geçebilir, ama yetişemez. Mars longa, vita brevis.Savaş uzun, yaşa kısa.Farce longa, mitho brevis.Gülünç uzun, efsane kısa.Bene longa, filum brevis.Kuyu uzun, ip kısa. *** Olumlu tavır son derece ezber bozucu, bozguncu, hatta anarşisttir. *** Kedere kadar kader.Kader kadar keder.Keder kadar kader.Keder kader kadar.Kederli kadar kaderli. *** Geliyorum zalim! En anlaşılmaz, anlaşılıp bir çırpıda suçlanamayacak“SÖZDERİN” yazısının devamını oku

GEÇMİŞ KAMYONU

Çocukluğumda, bütün yaşıt veletlerle nöbetleşe paylaştığımız taştan kamyonumuzda fotoğraf çektirdim. Evimizin hemen üst başındaki yerli kayalardan biri. Şoför mahalli veya direksiyonun ardına oturuluyor, bacaklar iki yana ata biner gibi ayırılıyor. Kayanın sağ tarafında yolcu rolü yapanları oturtacak yatay boşluk var. Sanki kamyonu değil, tümüyle dünyayı sürüyor olurdum. Bu kaya kamyonun hemen arka tarafında, gözlerden koruyan,“GEÇMİŞ KAMYONU” yazısının devamını oku

KENDİN BİL KENDİNİ BUL

Tek yol kendini bilmek, tek macera kendinden kaçmak. İnsanın kendini zamanla tanıması özünde ve zorunlu olarak otoerotik artı otoagresif bir süreç. Öbür yanından bakarsak, kendiyle tanışmadan ölmek bir kısmet mi, kazanç mı? Kendini bilmek, -hele referans olmadan- olanaksıza yakın. İçe bakış çok önemli, iyi niyet göstergesi; yoksa yeterli yöntem değil. Ötesine uçuş denebilecek aşkınlık için“KENDİN BİL KENDİNİ BUL” yazısının devamını oku

DÜNYADAKİ CENNET

Bu dünyadaki cennet duştur, banyodur, jakuzidir, hamamdır. Bunlar cennetin türleri ve dereceleridir. Suya girmeyi soğuk, ılık, sıcak, kaynar istemek, cennetle ilgili imgelem ve yeğlemeler. Temelde ve çağrışımda banyo suyu amnion sıvısıdır. Sıcak/ılık su, amnion sıvısındaki Yunus peygamberliğimizin anıları. Bu duyumlar dölyatağı içi yaşamın gündelik yaşamda yeniden yaratılmaları. Ana rahmi, ana karnı cennetin temel duyumsanış kalıbı.“DÜNYADAKİ CENNET” yazısının devamını oku