Eşitsiz hallerimiz.
Ben. Bütün suç ve kabahatlarıma karşın evrenin sevdiği çocuğuyum sanıyor, kaotik bir uyum algılıyorum. Suçluluk duymuyor, rahatlığıma şaşıyorum. Hiçbir şey yerli yerinde değil, her şey olanak ve olasılık dahilinde. Sonuçta ahlaksız olsa bile bende olmakta olana katılayım, didişmeyeyim, yapıp durduğumu kötülemeyeyim diyorum. Allah utandırsın varsın. Nasıl olsa her zaman bu değilim.
Sen. “Eli işte gözü oynaşta” ile acayip oynuyorsun. Sendeki ters: Kitap içine çizgi roman koyup onu okuyor zannettirirken, ciddi ciddi ders çalışıyor veya katkılı ders kitabı okuyorsun. Önemli gereklinin peşine düşüp görev aksamasının altında kalmak yerine, gereksizin peşine düşüp, oyalanıp oyalanıp, çaktırmadan ciddiyi pişiriyorsun. Bu, olsa olsa devasa bir suçluluk duygusuyla başarılır. Kaçak gibi, iplemez gibi yaparken tam bir nöbetçi etkinliği. Gereklinin üstünde verimsizce debelenmektense gereksiz ve suçla ilgiliyi etiğin hizmetine verme, büyük bir kulağını tersten göstermeyle başarma. Tıpkı, Moğol ordularının, batısındaki düşmanın arkasına Sibirya üzerinden sarkıp kıskaca almasına benziyor.