Yorgun bir ametist taşçık,Deli Nasrettin cebi bu.Tanrı duyar…-Ya tutarsa? Ver anmalık. Astım böğründe kurar ola yuvasını,Akıl izlerim göbeğimden saçaklı,Çöreklendi, dilimi çevirdi.Kuşku mu tüm vaazım, bırakış mı?Ölüm mü anam, anam mı ölüm… Ataşehir, 3 kasım 2010 – 23 haziran 2022
Kategori arşivleri: Genel
AYRILIŞ
Ezgi’nin Günlüğü’nün harika yorumladığı, kendi mallarıymış gibi hissettirdiği Orhan Veli şiiri. Hem de 1986 model Sabah Türküsü albümlerinin ilk/giriş parçası. Ben şu Ayrılış şiir/şarkısının üstüne eğilmek, biraz deşmek istiyorum. (Şiirin sanatçının bildiği öyküsünün dışına taşmıştır artık öykü, okuyucunun/dinleyicinin de malı olmuştur. Tarih yeniden yazılabilir, yorumlanabilir.) “Bakakalırım giden geminin ardından.” Burada arkada kalan veya terk edilen“AYRILIŞ” yazısının devamını oku
HİPERAKTİF TÜRKLER
Türklerin bazı yapısal ve tarihsel özellikleri var. Bunlardan biri ana kuzuluğu, biri göçebelik, yani dünyada çok geniş bir coğrafyada at ve taban koşturmak. Ana kuzuluğu ayrı bahis, ben göçkünlükten süreceğim: Şöyle iyi bilinen ve spekülatif coğrafya ve akrabalıklara göz atayım. Orta Asya, tüm Türki yurtlar, Moğollar; Sibirya, soğuk halklar, doğrudan veya dolaylı Laponlar, İnuitler; Finler;“HİPERAKTİF TÜRKLER” yazısının devamını oku
EŞDEĞER EVLİLİK
İnsan yaşamında flört/çıkma bir evlilik ve ciddi ilişki girişi, deneyi olarak ele alınır. Nişan ve söz gelenekleri bu deneylerin eski toplum karşılıkları sayılabilir. Bir ilişkinin evlilik eşdeğeri olabilmesi için gerek koşullara odaklanalım. İlişkinin taraflardan birine veya her ikisine etki üretmesi, iz bırakması, ilişilmesi gerekli. Üzüntü, tartışma, geçimsizlik üretse de olur. Süre paylaşılacak, az çok anı“EŞDEĞER EVLİLİK” yazısının devamını oku
SORGU
1- Eğitim hayatından bahsedebilir misin?2- Neden psikoloji?3- Psikolog olarak mesleğinin kötü yanları neler?4- Psikoloji olmasaydı neden, ne olmak isterdin?5- Meslek hayatın boyunca yaşadığın ilginç bir durum varsa anlatabilir misin? İlk çocukluğumdan beri doktor olmak istiyordum. Eğitim ve öğrenme benim için zevkti. Okulu, arkadaşı, öğretmeni çok severdim, öğretmenin göźlerinde yaşardım. Okullar tıkır tıkır geçti. İstediğim gibi“SORGU” yazısının devamını oku
DUA AN
Misler koksun dünya,Açsın eteğini Babadağlar.Çimen çayırı tattırsın.Süzülüverelim bacalardan,Bir ateşten bir havaya ılık ılık.Ada kurbağası vraklar -kulaktadır.
METROMUNİS
METROMUNİS Birbirimizi tutmamaya ellerimizÜç kollu metro göbeği merkezimiz Tehlikeli ölçüde yakın kalabalıkTek yol kulaklığa gömül gözler dışarıya Eşitlendik ter kıyametindeGözler tek güç tek rütbe Kitapçık peçe açılı filim tülDalgınlık söz kaçırılan göz nişan yerine Nasıl korkuyor yakınlığı niceBaşka temel mi atıldı değişen zaman mı ….. Metronun kalabalık soğukluğu beni etkiledi. Dikey tutunma kollarına üç bir“METROMUNİS” yazısının devamını oku
YEMEKLERİMİZ
BULGUR ÇILBIRI Olasılıkla bütün Fethiye’de, Çukur Çeylen’de çılbıra tatar derler. Bizde çılbır diye sarmısaklı bulgur + domates +/- patates yemeğine diyorlar. Biz buna artık bulgur çılbırı diyelim. Altyapısında klasik soğan kavurma var. Sonra bulgura yaş domates veya domates kakı eklenip kavurmaya devam edilir. Yaş domateslide patates eklenmez, domates kurusuyla yapılıyorsa patates de eklenir. Biraz kavurduktan“YEMEKLERİMİZ” yazısının devamını oku
SÜZÜL GÜZEL
Bak, ahlatlarda ova çiçeklerBitmeyecek demez,Başla diyorSüz güzel yüzünü. Çok alametler belirdi,Borç alavere açmazlarıTeslim et anahtarıYaltırık sökecek elifbayı. Her şey girdaplanıyorDışında kalan yok, seldenHep yedi kardeş, hepIşıl ışıl Ülker Göçenler esinledilerGüdüm güç küçükten büyüğeElden ele gizem yollarınaSiyah kırmızı kanın dilerÖbek öbek itiraf lekeleri. Yol, dışını özlerAhır yabancısınıDuran olabilmezYalan tüm yasaklandı Gepgece gelin çiçekleri, aniÇakar gözün en dibine.Arttı köpükler gizli kalmadıEn aşağı kucağında kutlununUtançlar“SÜZÜL GÜZEL” yazısının devamını oku
İÇİNDE
Limanlara çekilmişsinBir rüzgar sefer emri vermezKöhne beden durgunlar, su alırAlış. Alış durulmaya, çektiğin senin.. Hangi liman.. Ya hangi deniz?Hangi sarmal dalganın açık denizinde balık avlarsın?Ben açıldım soğuğa, morina selamlamaya.
KARAKURA
Yanaştı canavar, yaklaştıNefes…Yaladı dokundu.Dip derine sızmış meğerOturur benimin kör bağırsağındaEpi topu kurt, büyükçe etobur. Olmadı hiç,Ölmedi hiç. Ölümüm boğazımda yuvalıGenzimden getiriyorum, geng..İki parmağ arasında evirip kokuyorum– Babam kokuyorİye miyim ol bunlara?
BERBEKLE
Dillerinden ne duydum, hallerinden ne okudum?Gece gece bulutlar yatarlarken- Hava mutluydu erkenŞimdi nasıldır acaba?Pamuk kuzular yakıştı mıUmut dağları dağılmış mıdır? Bu sabah güzbahar İstanbul’da.
YOLSU
Yol bir gölmüşYolculuk suya gömülüş Göle yazı yazdım silindiGönle düşeyazdımdilindi İnsan bilimleri suya hiyeroglifDil yarasıdır canım çekti ısırığı
KEÇE TÜYOLARI
Keçenin yünü yapağısı taze, canlı hayvandan kırkılmış olmalıymış. İzmir Tire’de ailesi onun oğlu dahil edilirse 4 kuşaktır keçeci olan ünlü Arif Cön’den grup sohbetinde duyduğum. Ölü koyunun yapağısından keçe olamıyormuş. Hani koyun hasta olduğunda fırtınaya tutulmuş gibi kesecek kasap koşturulur ya, bir bakıma boşuna değil. Yününe vurgunsanız, koyun ölmeden kırktırmanız gerekirmiş. Ayrıca bir de insan“KEÇE TÜYOLARI” yazısının devamını oku
ZİRAİ MÜCADELE
ZİRAİ SOHBET – Karıncaları ilaçlıyorum. – İlaçlama, onlar bereket. Hatta zenginlik habercisi. – Kenarda uslu uslu dursalar orayı karıncalara kiralayacağım. Nerede duracaklarını bilmiyor frensizler. Çingen gibi gavaracı onlar. Bir de geleni gideni belirsiz, sayısız. Sürekli misafir, ne idükleri anlaşılmıyor. Kuyruğundan bakamıyorsun. Belli ki karışıklıktan kirayı da zamanında yetiştiremezler, güvenim yok. Hele bazısı gemi azıya almış,“ZİRAİ MÜCADELE” yazısının devamını oku
UYKULUK
Mahallede sis içinde köpek ulumaları,Bir dalgın bir uyanık suçlu düşler,Birden! bir kedi çığlığı- Kıyamete gel, sakın duraksama sıratta,Unutmadan elma parlatılacakyılanla konuşulacak,Sorgucu tutuluyu dik sağlam isterBelki yasa kitabı yazılacak, uyanmadan.
DAMAT GİYDİRME
Eski Eğin yeni Kemaliye’ye ait çok güzel bir düğün adeti, müzikli bir tören. İlk ve tek kez tanık olduğum bu töreni tam bir yabancı kültür gözlemcisi antropolog gibi, çağrışımlarla ve düşünerek, olasılıkla bazı şeyleri doğru yorumlayıp bazı şeylerde fena çuvallayarak yazıya döktüm. Peşinden youtube’dan bir damar giydirme videosu bulup izlenebilir umarım. Damat topluluğun önüne bir“DAMAT GİYDİRME” yazısının devamını oku
SORUŞMA
Mi sevgi emekti? Mi sevgi Yahudi! Sevgiden öte sürekli ölüm.Sürekli korkudan ölüm,Denetim dışı hep bir delirim. Sen sevgim seni soruyorum Aşkla dolsırılsıklam sevNe bulursan yapış öpüş ucundanGüzel, sarhoşun sevgilisiYaşasın yaş sevgi!
SARMAYILAN
Sev Güzel sevmeyi umalım umarım,Bir ben vardır başkadır ve aynı benzer olması mümkün.Yolun dönüşümleri bunlar,Yolcu, yorgun,ve yorulmak geniş. Kabul her koşul ve kendi koşullarım evet,Kendi yolum kabul ve yol kesişimleri evet.Yol ayrımları kabul. Şefkate evet, acımayışımla birlikte. O yaşamda olmak yaşatmak için.İçim. İçimden.
SEZELER
Gece denizlerinde gezdim de topladım,İnsan bataklıklarında, yazar bilmecelerinde. Acılar karanlıkta saldırır,Köşeye sıkışan her çaresizliği dener.Saklıyı öpüp dudağına konayım.Kara- konacağına dedi- konsun.Geceler gariplerin.. Yüzünü öptüm akağına kondum,Yarın örümcek ağına tutuldum,Batak çiçeği öldüm koktum gittimDudak içiyorum kuru gıyabında.
2014 ASKER NOSTALJİSİ
Behey gafiller Mehmet, İlhan, Teoman 1998 FİFA Dünya Kupası’nın üstünden 4×4 16 yıl geçmiş. Demek oluyor ki, o yılkiyle birlikte taze uzmanlıktan sonra 5. Dünya Kupasını göreceğiz. O zaman Samsun’da acemi askerdik. Yarı ayık yarı sarhoş, aradan dereden kupa maçlarını izleyebilmiştik. Ben maçların birinde hafta sonu izninde konuk olduğum evde aşırı içmekten gündüz maçında uyuyakalmıştım.“2014 ASKER NOSTALJİSİ” yazısının devamını oku
KOYUN YAZAR
Gece uçaktan inişte servis otobüslerine bineceğiz, iki tanesi birden önümüze kaykıldı. İçeri geçtik, bekliyoruz, biraz uzuyor otobüslerin dolması, doldurulması. Nasıl ve neden olduysa birden kendimi ağıla kapatılmaya çalışılan koyunlardan biri hissettim. Bazıları duraksıyor, hangi otobüse bineceğini bilmiyor. Arada daha hızlı ve güvenli giden diğerleri koyun değil de sürü köpeği veya yardımcı sığırtmaçmış, “Haydi içeri!” diye“KOYUN YAZAR” yazısının devamını oku
DURGUN
Yaşamımda çarelerHepsi umutsuzca etkiliBir gün boyunca her gün.Kötülüğe sığınmaya çalışıyorumKaraltılar arasından süzüyor Ne senden, ne sana, ne banaTanrım ah demeyi kapadıAh, iyi ki…Henüz sınanmadığım soysuzlukları bekliyorum.
İLK EVLİLİK
Birinci evlilik. İlk evliliğimi bir yaşlı kadınla yapmıştım. Gürcü değil, görücü usulü. İkimizin sosyal çevreleri ayarlamıştı. O bana, ben ona bakacaktık. Mantık evlenmesi, görev buluşması gibi. Yetki ve sınırlarımız büyük ölçüde belirlenmişti. Başbaşa ve tamamen boş da bırakılmıyorduk. Hep öyle olmaz mı? Toplum karışır, aileler karışır. Paşa karısıydı, doğrusu paşa dulu; aramızda büyük yaş farkı“İLK EVLİLİK” yazısının devamını oku
ZAMAN YANİ ŞİMDİ
[Bu yazı-araşmayı İncim’e adıyorum.] O anda ve burada… Geleceği şimdinin içinde kurduğun gibi, bir de gelecekte olmasını arzuladığını ve dahi korktuğunu şimdi olmuş kılarsın. Hissetmek ve zannetmek her şeydir. Bana göre düş, gördüğünü anımsadığın için olmaktan çok içinde(yken) hissettiğin için gerçektir. Korku, bunaltı da. Er geç gerçekleşme eğiliminde ve birbirine dönüşür olduklarından arzu ile korku“ZAMAN YANİ ŞİMDİ” yazısının devamını oku
ÇİNİLİ DÜŞ
Düşümde İstanbul’un Kocamustafapaşa gibi bir kenar semtinde geziniyorum, arasta, kapalı çarşı gibi bir yerdeyim.. Tüm üst düzeyler tam kapalı olabilir, kısmen örtülü ve gölgeli olabilir. Bir yerinde altı üstü yanı tamamen dükkan ve ticaretle çevrili Çinili Cami diye bir camiye denk geliyorum. Kapısından eğilerek içerideki çinilere, duvar süsleri, avizeler ve seyrek cemaate bakıyorum. Bir tür“ÇİNİLİ DÜŞ” yazısının devamını oku
SENİN DEĞİL o YÜZDEN
Meme ucun değerli taş,memen dem madeni.Demir memem, ben-ömür boyu özleyim seni;tersinden öpeyim Dudaklarını. O yüzden En kısa sevişeceğizZamanda sevişeceğizHer zaman zaman – Her zaman,— Hep-zaman.— Ney zaman..Soru sormak yok.Soru işareti değil, çift nokta.
BİNA YAPIT YAPIM
Bina (eser) yapımcılığında üç veya dört kutup varmış: Mimar, mühendis, mütahit (kitabi olarak müteahhit), işveren (malveren). Bunlardan mimar ile mühendis birbirinden daha yeni ayrılmış. O bakımdan ruh hekimi (psikiyatrist) ile sinir hekimi (nörolog) gibi hem birbirinin işinden anlıyor, hem de birlikte iş yapabiliyorlar. Mimar mühendis de mimar mütahit de olunabiliyor. Acaba mimar mühendis tek isimli“BİNA YAPIT YAPIM” yazısının devamını oku
GÖBEK DANSI
Göbek dansı (oryantal) belki de ilk olarak Mısır’da başladı, oradan çıktı. Daha eski aday Sümer toprakları ve uygarlığı tabii. Hindistan’ın hem danslarını hem kobra oynatıcılığını da çağrıştırmıyor mu? Halen dünyada en iyi göbek dansı Mısır’da. Ekolleri Kahire ekolü diye adlandırılabilir. Gene halen dünyanın en iyi göbek dansı hocası Mısır’da ve bir erkek. Türkiye’deki erkek göbek“GÖBEK DANSI” yazısının devamını oku
UÇMUŞ ZAMAN DELİ MEVSİM
Yazı belki çıkmaz, hiç çıkmaz. Fotoğraflar artık benden ayrıldı. Bazen çağırıyorum da, gelmiyorlar. Bazen anlık göz kırpıyorlar sanısına kapılıyorum. Eskiden fotoğraflarım olurdu. Gitgide benim olan, ben olan hiç bir şey kalmayacak. [Acı bir bilinçsiz kehanet. Fotoğrafların özgün kayıtlarının dış deposu el kayıp, bulmaya hiç umudum yok.] Ne zaman saati kuracağımı, ne zaman treni kaçıracağımı seçemiyorum.“UÇMUŞ ZAMAN DELİ MEVSİM” yazısının devamını oku
HAVANA
Çukur Çeylen’in 1970’lerden beri bildiğim tek evsiz delisi, meczubu. Kendisi 1960-80 arasında geçerli bir şahsiyet. Ölüm zamanlarını bilmem. Zaten yurtsuz olduğundan sonra nasıl kayboldu, başına ne geldi benim için karanlık. Önemine önemli. Handiyse “Yörük Hasan” kadar önemli. Kara Emine dediğimiz göçer yörük lideri kadının, ben kızı zannediyordum, kız kardeşiymiş. Kara Emine’nin ailesi köylülerin nereden geldiğini“HAVANA” yazısının devamını oku
KESİKLİ, KESKİLİ
Kesikli oğul, keskili ana. Anne: “Beni kimse anlamıyor.”Oğul: “Beni hiçbir zaman anlamıyor.” Duygularının olduğuna eminim. Duygularının ne olduğundan emin olmasam da. Belli oluyor, bizden yana aktarılıyor. İşlemcisi sağlam ve yürüyor, yazıcısı titrek ve barajlı çalışıyor. Duygusu sese, cümleye çevrilirken bir engelden, süzgeçten geçiyor. Cümle şekillendirmede kendine özgü bir makine dairesi var, ince ayarı karışık. Duygusuysa“KESİKLİ, KESKİLİ” yazısının devamını oku
TÜRKLER GELİYOR
Türkler şu coğrafyayla betimlenebilir:“Üç deniz arasında denizsiz”Ve eki: “Denize sıçan” Türkler o kadar da tembel bir halk değildir. Verimliliği ayrı tutuyorum.“Pazar günü sadece fahişeler ve Türkler çalışır.” Yeni bir Rus atasözü Kadim zamanlardan beri Akdeniz’de öğle uykusu veya siesta (altıncı saat) geleneği vardır. Yunanlılar daha sadık, ama Akdeniz Bölgesi’nde köylerde Türkler de siestaya uymaya ve“TÜRKLER GELİYOR” yazısının devamını oku
SÖZCÜKLERİN RUHU
Sözcüklerin birer ruhunun olması, kişilik gibi belli, tutarlı özelliklere sahip olma bakımından varlığı söz konusu edilebilecek ve öne sürülebilecek iddia. Aslında temel birim olan harflerin de ruhu var, harfler ruhu olan birim-elementler sesler. Zaten ses eşdeğeri harfler ruhları nedeniyle sembolizme giriş niteliğinde. Dil, hele yazılı dil sembolizmin en üst üste kıvrılmış ve ileri hallerinden biri.“SÖZCÜKLERİN RUHU” yazısının devamını oku
SÖZCÜK ERİLLEŞTİRME
Sözcük erilleştirme eril dil ile ilintili olmalıdır, veya olduğunu baştan kabul etmek en iyisidir. Erkek söylemi, cinsiyetçi söylem, ayrımcılık, sıradan faşizm. Bu netameli konularla bağıntısı olmasa sözcük erilleştirme çok eğlenceli bir oyun ve pratik olurdu. Burada biraz intihalen (aşırmaca, hırsızlama olarak) Türkçenin kuramlaştırılmamış bir sözcük erilleşme özelliğinden söz edeceğiz, kuramcık taslağı haline getireceğiz. Türkçe sondan“SÖZCÜK ERİLLEŞTİRME” yazısının devamını oku
DÜŞTEN KEŞİF
Vagondasın. Gençlerin, kıkırdayan çiftlerin gülüşleri bir yabanilik sarar üstüne. Şöyle ayrılır, kenarda durursun, kesmez. Ellerin iki cebinde, ıslık çalarak, merakla bir basamak aşağı sekersin. Çakılmadı san sen, role devam. Bir adım daha aşağı sek. Sessiz, araştırıcı bir volta iyi olacak.. Kendini aynı vagonun veya trenin bir başka santiminde görü/biliyorsun. Sonsuza dek değil, ufak bir gezinti. Bir“DÜŞTEN KEŞİF” yazısının devamını oku
– HANİCİK SENİKİ?
– İHİCİK BENİKİ! Fethiye köylerinde anababaların çocuk büyütmede en zorlandığı başlık akranlar arası yakınlık, cinsellik, romantizmle ilgili şeylerdir. Duymaktan en çok korkup kaçınamadıkları çocuk cümleleri ve diyaloğu ise bu yukarıdaki sorulu teklifler. Kaygı evrensel de, kaygıyı üreten veya aktaran cümlelerin yerel biçimi böyle. Aslında böyle şeyler hiç olmasa, eşleşmeyle çocuk hiç ilgilenmese, aşırı geciktiğinde önerecek“– HANİCİK SENİKİ?” yazısının devamını oku
ÖYLE MESUDUM Kİ
Bütün eski sevgililerimi bıraktım tüm yeni sevgilerimi buldum Hiç alacağım kalmadı Biteni bitirdim bitirende Bittim Kilitlenince inledim ah inledim Kurttan kuştan eskilerden medet belledim Her sabah kara kalktım her akşam ak yattım Aka aka durulamadım Bataklık bilgesi Ol – amaya – yazdım [5 Haziran 2014 – 11 Temmuz 2021]
ALİ ÖZGENTÜRK (İFSAK söyleşisi)
[30 Mayıs 2014 İFSAK söyleşisi izlenimleri] İki buzdolabı satıp kısa film çekmiş. İlki yetmeyince ikincisini de satma biçiminde. Bir kadro kurmuş. 6 kişi 21 günde çekmişler. Görmesi gerekiyormuş, sinemacı mıyım yoksa tiyatrocu muyum? Belki sadece öykünmekteyim. Kısa filminden Krakov Film Festivali’nde aldığı 2 bin dolar ödül ile geri iki buzdolabını eve koymuş. İlk filmini yapan“ALİ ÖZGENTÜRK (İFSAK söyleşisi)” yazısının devamını oku
DÜŞİLİŞ
Düşsüz gece yokDüş feneri gözler Senin kokunu içiyorumEtine senin doluyorumRuhunla uçuyorKendimle yere inip duruyorumÖzüm bir kara ağırlıkSana gövdenle ulaşıyororadan gök deliği buluyorumSeninle iki uçlu kulaçAynayla kendimim -aynıyla Deniz gözden ırılmıyor
HAYATTA
Asla! (ünlem), hayatta olmaz, ben ölmeden anlamlarını da taşıyan kalıp. Elbet olağan koşullarda “yaşamda” anlamına geliyor. Demek, hayatta sabit yok. Ak dersem kara kara dersem ak sırada. Neysen o değilsin, ne değilsen o olmak üzeresin, diyen Jean-Paul Sartre’a selam. Sorun varsa, sorun yok; hayattasın.Öldürmeyen sorun, yaşatır: bizim.Artık hayatta her şeyi daha kolay ve daha normal,“HAYATTA” yazısının devamını oku
BABAMGİL OĞLUYUM
[16 Nisan 2014] Çocukluğumdan görüntüler geçeceğim. Hepsi gerçek ve hepsi uydurma. An an, bakış açısı. Varsın çelişkili, zıt olsunlar. Babam da dedem gibi 43-44 numara Dora marka lastik ayakkabı giyerdi. Bu beni örtülü şekilde çok şaşırtan bir şeydi. Bir çocuk nasıl babasıyla aynı büyüklüğe erişir? Olmayacak olanaksız durum. Babam babasına o kadar saygılıydı, bu ise ayıp“BABAMGİL OĞLUYUM” yazısının devamını oku
ANIT YAŞLI
[13 Nisan 2014] Kırkkilise’de kardeş ziyaretinin peşinden. Arkadaş uğraması ve hasbihali yapacakken hayırlı bir satışa gelip. Yirmi küsur yıldır görmediğim Vural amcamı gördüm, Çerkezköy’e uğrayınca. İçim bir güzel, bir hoş, bir huzurlu oldu, değmeyin gitsin. Adama ömrünün sonbaharında sendikacılık anlattırdım. “Eskiden ruh vardı,” dedi. Yanılmışım meğer, tekstil işveren sendikasında değil işçi sendikasında, hem de örgütçüymüş.“ANIT YAŞLI” yazısının devamını oku
DEVİR MEVSİMİ
Cunda’ya varışımız, bir sabaha karşı. Minibüs içinde uykulu yorgun bekleşiyoruz. Günü doğuracağız. Pateriça koyuna yayılıp görüntü, güneş, ışık ve gölge avlayacağız. Serçeler gibi hevesli silah arkadaşlarım. Aynı isimli, birbirinden ayrı yerde oturmuş iki mahalleli bir yer Pateriça. Nasıl yani? Bu kadar isim bolluğunda ayırt edici isim mi bulamadılar? “Pateriça Birinci Köy”, “Pateriça İkinci Köy”. Üstünde“DEVİR MEVSİMİ” yazısının devamını oku
AMED’TE YAŞAM -SUR’DAN ÖNCE
[16 Aralık 2013] Kürsücüler çarşısının nargileci kahvesi, hemen karşısında Urfa kebapçısı. Kebapçı 50 yıllık, arayın, sorun, kaçırmayın; önerilen tatlardandır. İnsanlar çok candan, [o zaman için] barış süreci sert Kürt türkülerini göz önünden biraz geriye çekmiş. Duvarlar hala YDG-H sloganlarıyla dolu olsa da insanlar rahat, özgüvenli, umutlu.. [idi-] Hançepek diye bir mahalle var, Süryani ve Ermenilerin“AMED’TE YAŞAM -SUR’DAN ÖNCE” yazısının devamını oku
ÖLÜM
Bilinmezlikleriyle ünlü ölüm ülkesi..Sevgiden öte sürekli ölüm.Korkudan öte sürekli ölüm..Ölçüden öte sürekli delirim… Aslında, Erik Erikson’un İnsanın Kırk Evresi vardır. Onu gereksiz, onunu siz biz anlamayız, onu toplam üç evrede özetlenebilir. Onunu ise kendisi üşenmiş, yazmamış. Geriye elde kalıyor; doğum, yaşam, ölüm. Ayrıntılı listenin akademik önemi var tabii. Varolmanın dayanılmaz netliği ölüm. Ah ölüm. Yerçekimi“ÖLÜM” yazısının devamını oku
YÖRÜK HASAN
Çukur Ceylan köyünün en nevi şahsına münhasır, kısmen bunak, kısmen deli, ama cin gibi de akıllı, mani ve tekerleme deposu yaşlısı. Tabii bedeni tarih oldu. Esas adı Hasan Kurt idi. Bir dolu torunu, yeğeni, akrabası hala köylümüzdür. Uyudum uyudum uyandımKahve dengine dayandımHasan dayı ben seni… sandımıdım Ah Yörük Hasan dedem, nereden bulvraan da bütün manilerini“YÖRÜK HASAN” yazısının devamını oku
ETOBUR EVRİM UYGARLAŞMA
[16 Aralık 2013] İnsan temelde diğer maymunlar yani primatlar gibi otobur bir hayvan. Tarihin bir yerinde hem ağaçtan indi/düştü, hem dişi eti tattı. Hepçil oldu. Tek eksiği belki de leşçil olmak. Her türlü hayvan kategorisi ve sınıfıyla rekabet ediyor. Homo erectus sapiens etobur hale gelmeseydi yani maymun kalsaydı beyin kapasitesi gelişemezdi. Maymunlar kadar kavgacı ve saldırgan“ETOBUR EVRİM UYGARLAŞMA” yazısının devamını oku
EFELİK RUHU
Zeybek dinlemenin zevki, tutku haline gelişi.. Yalnızca bir nokta olan bireyin gücü, inadı, kendinden geçmişliği, gözükara oyunbozanlığı olarak milliyetçilik gibi. Bu haller içimde efeyi ve zeybek dinlemeyi bayraklaştırıyor. Hemen baştan sululuğu ama.. Hayd’efem! (Sok veya tak artık şunu demeye gelir..) Efe demek psikopat, sosyopat, antisosyal, adaleti zorla ve kendi eliyle sağlamaya kalkışan eşkıya demek. Hele“EFELİK RUHU” yazısının devamını oku
YASAK AŞK İKİZ İNTİHAR
Aşk uğruna ölmek saçma, öldürülmekse makul diye düşünüyordum. Yaşam, saçmanın öldürülme düzeyindeki bir yorumunu karşıma çıkarttı. Bir yasak aşk çifte intiharı öldürülmenin “çaresizlikle ölme ama öldürecek olanları çaresiz bırakarak öldürme” gibisini gösterdi. Şu haberdeki iki yasak aşk intiharı kahramanından ölen kadın ilimizden, yöremizden. Babası yörük ve US denilen efeydi. Kocası kumarbazmış, kadın onun çok borcunu“YASAK AŞK İKİZ İNTİHAR” yazısının devamını oku
TÜL-ZAR MEVSİMİ
Mardin – Urfa bizim kendi ortadoğumuz. İki hatta üç uzakdoğumuz var. Artvin uzakdoğusu, Van-Doğubeyazıt uzakdoğusu ve Şırnak-Hakkari uzakdoğusu. Ortadoğumuz hem biraz Kürt, hem biraz Hristiyan (eskisinden, özgününden, sanatkar Süryanisinden), hem biraz Arap. Biraz batıdan bakınca Arap keyifçi de demek, geri de demek, biraz akıncı ve işgalci de demek. Suriye mültecilerini sofrayı daraltan, açıkgöz akıncı ve“TÜL-ZAR MEVSİMİ” yazısının devamını oku
AYLAK KAÇIŞ MEVSİMİ
Ey ruh, ağlamsı yazma. Ey ruh, karışmamayı, izlemeyi ilgisizlik, korku alma. Kendin gibi olurken açık, devrede ol. Kapanmayayım diye kasma, kapanacaksın. Kapan var. Kapanışta kısılıp kalma, yeter. Ey ruh, temiz ol; pisliğinden olasılık olarak ve bedenen kaçma. Karşılaştığının senin üstünde ne kadar hakkı var? Soluk almak, eğleşmek, kenara çekilmek mümkünmüş. Boş gezerke gülmekte, oturup şakalaşmada“AYLAK KAÇIŞ MEVSİMİ” yazısının devamını oku
KATİL OLAY YERİNE DÖNER
Katilin olay yerine dönmesi, yani suçlunun olay mahalline geri dönmesi tanıdık ta, ölen maktul suç mahalline dönmez ki. Burada sanaldan bir denge işlemekte: Hortlak, maktulün kamuoyunu aşırı rahatsız eden bir katilden sonra olay yerini ziyareti hatta işgalidir. Gençlik, çocukluğun cinayet mahalline geri dönüşüymüş. O yüzden, gençler tutulur kalır, yaptıklarını anımsayamaz, kim olabileceğini bilmezlermiş. Zamanla alıp“KATİL OLAY YERİNE DÖNER” yazısının devamını oku
MİCHELANGELO ANTONİONİ
[20 Ocak 2014] (29 Eylül 1912 – 30 Temmuz 2007) İtalyan yeni gerçekçiliği içine doğsa da doğrudan kendi gerçekliğine dalan, ha bire araştıran, doğal eğilimleri nedeniyle başka şeylerin, başka görüntülerin peşindeki yönetmen. Filmlerinin en güzel ve kendine has özelliklerinden bana göre başta geleni gerçek zaman ile film zamanını eşitlediği, birbirine yaklaştırdığı, amaçsız görünen, akıp giden“MİCHELANGELO ANTONİONİ” yazısının devamını oku
NATHALİE GRANGER (1972) – Marguerite DURAS
[3 Mart 2014] O sıralar (1972 gibi) Christiane Jaque’ın sınırda pornografik Nathalie’si gibi başka Nathalie filmleri olduğundan, M. Duras’ın büyük arzusuna karşın filmin adı Nathalie kalmamış, Nathalie Granger yapılmış. Film Duras’nın kendi evinde çekilmiş. Ekibin yemeklerini de Duras elleriyle yapmış. Marguerite Duras herkese kendini iyi, değerli hissettiren, hediyeci, doğal ekip başı gibi biriymiş. Lakin paradan“NATHALİE GRANGER (1972) – Marguerite DURAS” yazısının devamını oku
SEV AYRIL ZILGITI
Önden bir giriş hazırlığı. Hazırlanın. Hayatın sürprizli olması güzel. Her şeyi bilmemek biraz iyi. Denk geldiğim duygusal acıya katlanıyor muyum, kabarıyor muyum. Denemem gerek. Sen de dene. Seks sevgiden ayrılmalı. Çoğu erkek ayıramaz. Teorik olmak ayrılmalıdır. Bir arada gidiyorsa ne ala. Kadınlar seksle sevgiyi biraz daha kolay ayırır. Karıştırmazlar daha doğrusu. Karıştıranı karıştırırlar. Şu sevgili“SEV AYRIL ZILGITI” yazısının devamını oku
İNDİA SONG (1975) – Marguerite DURAS
[2 Mart 2014] Bir Marguerite Duras filmi izlerken apayrı bir altyazıya, bir yol gösterene ihtiyacın var. Ben Alan Resnais ve M. Duras’nın filmlerinin katışıksız sinedebiyat, hatta Duras’nınkilerin sinedebiyatro olduğunu düşünüyorum. Zor ama çekici filmlerdir. Bu durgun, anlaşılmaz filmi, sırf o acılı bağırışlar ve öncesindeki tirat için bile izlenir. M. Duras’nın kendisi hem yönetmen hem de“İNDİA SONG (1975) – Marguerite DURAS” yazısının devamını oku
SEVGİDE OLUŞLAR
Aşk bitebilir. Aşk bitmeyen şeydir diyemeyiz. Yaktığına göre, yakarken, aşk kendini de yakabilir. Benim platonik aşkım bitmişti, mutlu yokluğa kavuştu. Evlenip boşandığım aşk bitmedi. Asıl ulaşılmaz olan, umut ettiren ulaşmış göründüğüm aşkımdı. Yanındayken özlemek denen. Tuzlu su gibi, sevgi içmek susuzluğu kandırmayan. Veya ulaşılmazlık sebebi ben kendimdim. İçimde layık değil ondan aşağı ve bir yandan“SEVGİDE OLUŞLAR” yazısının devamını oku
23 NİSAN RESMİ
Metroda, 23 nisan çocuk resimleri sergisinde dikkat çekici çok çocuğa rastladık. Yüzleri değil, resimleri aracılığıyla. Birisi Van Gogh ruhluydu. Diğer birisi bana göre kaçak güreşen tembel sıkılanın teki olduğu halde kübist çağdaş bir resme yakınsamıştı. Titiz bir ressam vardı; aynı titiz yeşile boğduğu resmini ayrıntılı ve sıkıştırıcı, saran, kuşatan fütürist bir gök manyetik treniyle donatmıştı.“23 NİSAN RESMİ” yazısının devamını oku
1 MAYIS
1 Mayıs İşçi ve Emekçi Kediler Bayramı kutlu olsun.“Mama! Hakkımız. Miyav miyav alırız! Mama! Hakkımız. Miyav miyav alırız!” 1 Mayıs 2021 özetim: Emekçiler garip bir paradoksla evlerine kavuşuyor.Neokapitalizm ise evlere sızmayı geçti, işgal ediyor.Eski mevzileri kazanma umuduyla sesli sessiz savaşıma devam. Yaşasın, doğsun 1 Mayıs! Bu Covid 128 salgın günlerinde emekçiler, hep öyleyse de iki“1 MAYIS” yazısının devamını oku
AVŞAR KAMI
Avşar kızı niyetine Avşar kadınını yazayım… Görmediğim kahramanın adı Hüsne. Çok şey bilen, şaman derecesinde yetenekli, çevresindeki herkesin güvenci ve başvuru noktası ulu kadınlardanmış. Otacı ve tıbbi yetileri, vakti zamanında Ankara Hacettepe Tıp Fakültesi hocalarının dikkatini çekmiş. “Gel, sana okuryazarlık öğretelim. Fakülteye gel, bildiklerini anlat ve göster. Sana burada kendine göre bir yer, Lokman Hekim“AVŞAR KAMI” yazısının devamını oku
GEÇİT MEVSİMİ
[10 Mart 2014] Merhaba Kars. Sen özelsin, kıyıda sanma. Sen evrenin uzağına saçılmadın. Alan Watts güvenceliyor, sen de ben de Big Bang Patlamasının ardılları değil ta kendisiyiz. Halden hale geçtim, iyiden kötüye. Tekrar tekrar geçiyorum. Kolay olmuyor. Her istediğimde geçemiyorum. Bazen geçemeyiş hallerim bir dilim, bir bölüm oluyor. Arada hepi topu Arpaçay vardı; Halıkışla’dan Bagaran’a“GEÇİT MEVSİMİ” yazısının devamını oku
EŞ ÇIKMASI – EŞ KATMA
[10 Şubat 2014] Eş, göbek hizasında ve diplerinde, karın içine doğru yerleşimli, elle yoklamada bulunabilen hissedilebilen, attığı söylenen, tıbbi karşılığı abdominal aort olabilecek nokta veya bölge. Bir eşdeğer olasılık da plexus coeliacus yani solar plexus. Bazı aşina doktorların atağan adıyla karşıladığını duymuştum. Yerel kültüre ait başka bir kavram olan hafirganın hafakan ve atağana benzeyen bazı yönleri“EŞ ÇIKMASI – EŞ KATMA” yazısının devamını oku
HAYATIMIN EN GÜZEL AKŞAMI (1972) – Ettore SCOLA
[5 Ekim 2013] Ettore Scola’nın 1972 yapımı La Piu Bella Serata Della Mia Vita filmi. Senaryosunda Friedrich Dürrenmatt’ın imzası katkısı var. Dahası film galiba Dürrenmatt’ın La/Die Panne diye bir oyununa dayalıymış. Film de senaristin ülkesi İsviçre’de geçer. Bir İtalyan tüccarın İsviçre Alpleri tarafına düşer. Bir kadın süreğinde veya yem peşinde koştururken.. Dağların arasında, bir şatoda“HAYATIMIN EN GÜZEL AKŞAMI (1972) – Ettore SCOLA” yazısının devamını oku
LA STRADA (1954) – Federico FELLİNİ
[23 Ocak 2014] Türkçede Sonsuz Sokaklar adıyla biliniyor. Ne güzel diyalogları var öyle. Aralarından gereksizlere göz atalım: “Hep böyle at gibi ayakta mı yersin?” “Yalnızca karar almak için mi erkeklere ihtiyaç duyarsın?” “Aynı yerde uzun süre kalırsanız orayı seversiniz ve Tanrı dahil asıl olan şeyleri unutursunuz.” Filmin ilk yarısında basit bir sirk eğlendirme oyunu vardı:“LA STRADA (1954) – Federico FELLİNİ” yazısının devamını oku
KEDİ ÇİFT KEDİ ÇOCUK
Eğrilce sivilcen uyurlu olsun,Sivil kaplamalı..Ece Ayhan’a sivik nanikler yaparaktan – Kısa kısacık kısa öpüşler..Dolu tuz damlacıklarıGöz kuyularında bakış kazmalar Kedi çocuk, bütün saatler durdu. Kedi çocuuk!Dön gel, eve gidelim artık.Bütün saatler durdu, görsene,– bak çok kötü şeyler olacak.Dinozorlar gelecek… Oyundan hiç beni duyar mı?– Saatler durdu derim, ne var!Kedi çocuk, durmaz kedi çocuk,Çok kedi çocuk.
Ali Şimşek’ten TARKOVSKİ
[28 Ocak 2011] Author (auteur) sineması bu. Onlar yani yazar veya Tanrı sinemacılar sınıfından. Yarık, dikey, ani kamera hareketi. Derine inen, gömülen sinemadır. Heidegger okumuş ama, amatörce olsa gerek. 68 olaylarından 6 yıl önceki İvan’ın Çocukluğu filminde Peace (barış) işareti var dikkat edilirse. Gelenekten Varoluşçu. Bürokrasi sorunu ve olası bürokrasi nefreti. İvan’ın Çocukluğu‘nda Haç göstermesi“Ali Şimşek’ten TARKOVSKİ” yazısının devamını oku
İKİ PEHLİVAN
[7 Ocak 2014] Konuk pelvan evin (çatısının) merdeğini kendisi eliyle kaldırıp dikmenin altına ayakkabısını koymuş. Sabah ise koyduğu yerden alamamış. İnsan bedeninden enli taşı sırtında ark üstüne köprü niyetine aykırıca koyuvermiş. Ev sahibi pelvanın konuğa taban dayayan karısı değil kız kardeşiymiş. Yerli olan, anamın arkadaşı Hasibe halanın kocası Hoca Mehmet’in amcası Koca Abdullah. Olaylar Ören“İKİ PEHLİVAN” yazısının devamını oku
KARBEKİR
[3 Ocak 2014] Ben senin gelemediğinim. Iskalayıp anımsadığın.. Ben zaten oradaymışım da uyanmamışım. Kendimden, dikkatimden sıyrılmışım. Surun bir adım kenarında, hemen dışında. Dışındayken de dışında olamıyor insan. Aklın gönlün içeride. Ötekinin ben olduğumu anlamadan ötekilerde.. Meğer kendime gelmeyi. Kendime geldiğimi ıskalamayı. Sonradan farkına varmayı beklermişim. Güzellerle, güzelliklerle istediğim kadar oynayıp oyalanayım. İznim var. Akılla, fikirle“KARBEKİR” yazısının devamını oku
KNUT HAMSUN ve AÇLIK
[19 Aralık 2013] Açlık kitabını okuyorum. Bildik Hamsun doğallığı, sadeliği. Ve artık büyük oranda terk edilmiş çocuksuluğu, temizliği, yüce gönüllülüğü. Dünyada ve yaşamda hiç karşılığı kalmamış bile olsa – ki var, azalan değerler ölmüş olmuyor – Açlık’ın Hamsun’u ve anlayışı bir kenarda durmalı, kendince demlenmeli ve beni çağırmalı. Herkesin bir Ylajali’si gönlünde acil durum için“KNUT HAMSUN ve AÇLIK” yazısının devamını oku
EŞEKOĞLU
Tarih öncesinde eşekler orantısız fazla yük taşımaktan bıkıp usanmışlar, sonunda grev mrev derken insanoğlu ile masaya oturmuşlar. Kapı gibi anlaşma imzalanmış: “Eşekler bundan keri (sonra) beş kile buğdaydan fazla yük taşımayacaktır.” Bu ölçü tarihsel çağlarda çok zalim düzeylere çıkmış olabilir. Ben 1980’lerde gençliğimde 10 kilede bırakmıştım, Fethiye geleneği oydu. Yani anlaşmaya göre bugün koşullarına göre“EŞEKOĞLU” yazısının devamını oku
İLİŞKİ ve İÇE AÇILIM
“Evrenin mutluluğudur sevgi. Ama mutlulukla her şey bitmez. Bir buluşmadır sevgi. Ama eşit ölçüde bir ayrı düşme yoksa, buluşma da olmaz. (…) Sevginin kesin egemenliği hiçbir zaman gerçekleşemez.” D. H. Lawrence – Anka Kuşu İlişki demek “çıplak bilgi” demek. Tiksinilebilir kuytularını açmak, göstermek, ilişkide bunu göze almak demek. Sevişmeden, soyunmadan olamaz olan şey. Kendiyle ilişkide“İLİŞKİ ve İÇE AÇILIM” yazısının devamını oku
ÇANDIR SEKİZİ İHANETİM
Annem ona kaynata olan dedemin evinde eski çocukluk ve genç kızlık bolluklarını bulamıyormuş. En bol bulunan süt bile denetim altında. Yenen, içilen kısıtlanıyor. Hem genel durumdan, hem belki geline açık vermemekten, belki biraz şımartmayacağız, disipline edeceğiz diye. Annem çocuklarına sütü gizlice geceleri soğuk şekerli süt olarak içiriyor. Sade yağda yumurtayı evde kimse yokken pişiriyor, veriyor.“ÇANDIR SEKİZİ İHANETİM” yazısının devamını oku
MESNEVİ VE ŞERHİ’NDEN
Birisi geldi; bir dostun, bir sevgilinin kapısını çaldı; sevgilisi, kimsin a güvenilir er dedi. Adam, benim deyince, git dedi; şimdi çağı değil; böylesine sofrada ham kişinin yeri yok. Ham kişiyi ayrılık ateşinden başka ne pişirebilir; ikiyüzlülükten ne kurtarabilir? O yoksul gitti; tam bir yıl yollara düştü; sevgilinin ayrılığıyla kıvılcımlar saçarak cayır cayır yandı. O yanmış-yakılmış“MESNEVİ VE ŞERHİ’NDEN” yazısının devamını oku
DÜŞTE FİLM ve LİMANDA GECİKME
DÜŞTE FİLM [22 Kasım 2013] Düşümdeki filmdeki veya belgeseldeki aydın Cunda/Ayvalık’tan tanıştığımız Artur veya Artur’un tıpkısı benzeri. Filmdeki aydın, “Sistem iki kere rafine,” diye anlatıyor. “Hem bütün açıkları devletten, sistemden yana kapatacak yorumlara ve önceliklere sahipler. Hem bir eleştiriye maruz kalmak onları yeniden tepki vermeye, yeni düzenlenime yönlendiriyor.” Ben bunu duyunca, filmi biraz durdurup diyorum“DÜŞTE FİLM ve LİMANDA GECİKME” yazısının devamını oku
KORKİREM
Aşağıdaki Mirze Alekber Sabir’in GORXURAM şiirinden bestelenmiş Azeri türküsüne (Vezir Parmağı filminde kullanılmış) göz attıktan sonra yazacaklarıma geçebilirsiniz: Bu parçadaki KORKİREM korkusu olasılıkla bir erkeğin bir kadına teslim oluşunda olduğu gibi, yeni bir dinin evrenine girmenin korkusu. Artık bu evrene girilmiş, ama taşlar yerine oturmamış. Türkünün ruhunda bulunan korkudan fazla olan müstehzi aşağılama yeni dini“KORKİREM” yazısının devamını oku
BİREY/TOPLUM, ve SANATÇI
Asri zamanlarda, salgın günlerinde, yeni dünya düzensizliğinde her şey darmadağın. Ama hiçbir şey bitmedi, bitemiyor. Kardeşim, moralini umudunu devlete, hazır düzene veya kitlelere bağlama. Yaşama, can aitliğine bağla. Gülmeyi, gülmeceyi anımsa, yürü, ak! Belirsiz, kaotik bir şey bu. Belli ki üzüleceğiz. Her şekilde fazlasıyla üzüleceğiz. Sonra dünyadaki, yaşamdaki yeni’yle karşılaşacağız. Biz yoksak devrilmişsek, can kardeşlerimiz“BİREY/TOPLUM, ve SANATÇI” yazısının devamını oku
CUMA – PAZAR
Cuma günü boy abdesti almak, demek sünnet grubundan uygulamaymış, hadisi varmış. Ben babamın, annemin uyması dolayısıyla uyuyormuşum. Cumaları, her cuma olmasa da ikisinden birinde ailenin erkekleri, çocuklar dahil cumaya giderdik, yunup paklanıp giyinerek cumaya hazırlanırdık. Cuma ve bayram günleri işler tavsayacağından, aksayacağından, canı sıkkın babamın yanına yaklaşılmaz olurdu. Her cuma olmasa da her bayram döneminde“CUMA – PAZAR” yazısının devamını oku
İNSAN MI PEYGAMBER Mİ?
Hz. İbrahim’in Yahudilik ve Hristiyanlıkta İshak’ı, İslam’da ise İsmail’i kurban ettiğine inanılır. İbrahim İslam’a göre peygamber, Yahudi ve Hıristiyanlıkta din büyüğü imiş. Gene Yusuf Yahudilere göre din büyüğü, İslam’a göre peygamber. Bunlar ne fark ettiriyorsa? Ben kendimi çıplak haldeyken bile rütbeye, etikete bakıyor gördüm. Keza Yakup hakkındaki farklar benzer biçimde. Burada şu fark oluyor edebilir.“İNSAN MI PEYGAMBER Mİ?” yazısının devamını oku
RÜYAYA İLK ADIM
[Yazıya vesile olan Selin Erkişi’ye minnetlerimi sunarım.] Rüyanda ev veya araba gördüğünde o genellikle benliğin, ruhundur. Benliğinle, yaşamınla ilgili şeyler söyleyecektir. Senin rüya evinin girilmedik, kullanılmadık odası muhtemelen saf veya ilgisiz kalmış, dokunulmamış, kimseye açmadığın, dokundurtmadığın ruh kısımların demek olabilir. İyiye karşı kötü, veya kötüye karşı iyi kontrastları içerebilir. Üstünde fikir oynatmak, çağrışım yapmak gerek.“RÜYAYA İLK ADIM” yazısının devamını oku
KAGEMUSHA (1980) – AKİRA KUROSAVA
Filmde dublör/gölge savaşçı rüyasında efendi Shingen’in canlanıp peşine düştüğünü görür. Olağanüstü bir kabus-rüya sekansıdır. Renkleri Akira Kurosava’nın Yume (Düşler) filminden daha rüya ve daha resimdir. Dublör hem efendi Shingen’in peşinden gelmesinden tırsar, hem dönüp gidecek olunca o peşine düşer. Yokluğuna da katlanamaz. Kabustan uyandığında tek gördüğü kendisi ve gölgenin aslı olduğu halde, milyonlarca kişinin etrafını“KAGEMUSHA (1980) – AKİRA KUROSAVA” yazısının devamını oku
ARİRANG (2011) – Kim Ki-Duk
“Aldırmaz sevgilim, Affet seni terk ettim. Arirang tepeleri, arirayo!” Her ikimiz ölünceye dek ayaklarımız acı çekecek. Tabanca yapımı meğer bir demir oymacılığıymış, arınma ve odaklanmaya hizmet edebilirmiş. Kim Ki-Duk’un önemli bir iddiası: “Yaşam hep sadizm ile mazohizm arasında salınır.” Ya kendine daha çektirirsin, ya karşındakine eziyet edersin. Bu durumda yaşam sarmalında büyütücü, oldurucu gözle gördüğümüz“ARİRANG (2011) – Kim Ki-Duk” yazısının devamını oku
YAY / THE BOW / HWAL
Samaria’nın Vasumitra (fahişe) kızı Hwal’da Vasudeva’nın (Kayıkçı Budha) çömezi pozisyonunda oynuyor. Gene monk/çömez, usta/çırak ikililerinden. Buradaki gerçek öksüz değil, buluntu, 10 yıldır teknede yaşatılan; ileriki kocası rolündeki ihtiyarın bütün sanatlarına az çok aşina; varı yoğu, dünyası o tekne ve ustası olan bir kızcağız. Bu teknenin arada bir gelen müşterileri var. Balık tutmanın kolay, avantajlı olduğu“YAY / THE BOW / HWAL” yazısının devamını oku
KİM Kİ-DUK VE SAMARİA FEDAKAR KIZ
Kim Ki-Duk’ta ağlama sahnesi/durumu çok önemlidir. Nerdeyse korku ve dehşetin sağladığı aydınlanmaya denk bir aydınlanma sağlar. Varoluşa katılmanın altı çizili görüntüleridir. “İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış, ve İlkbahar”da insanın her büyüme evresi adeta ağlama, ağlamalı bir açmaz tarafından mühürlenmiştir. Konuşmanın, iletişimin az olduğu Kim Ki-Duk sinemasında ağlama, gözyaşı yağmur ve vaha gibidir. İletişim azlığına bakılırsa ağlama“KİM Kİ-DUK VE SAMARİA FEDAKAR KIZ” yazısının devamını oku
ZİYARET DÜŞÜ
[3 Nisan 2013] Motosikletle bir yerden Mustafa’ya bir şey götürüyorum, veya ondan bir şey alacağım. Galiba motorda arkamda bir kızı da oraya taşıdım. Mustafalara varıyorum, iki katlı bir dairede oturuyorlarmış. Vardığımda vakit biraz geç olmuş. Evde yatma toparlanmaları var. Konukseverler, ama alışkın olduğum şekilde gösteremiyorlar. Ben utanmayla karışık özenle içeri girip üst kata çıkıyor, alacağım“ZİYARET DÜŞÜ” yazısının devamını oku
Çingeneler ve GATLİF – Yalçın Savuran
[Yalçın Savuran seminerinden serbest notlardır.] İsfahanlı Hamza ve Firdevsi’de geçen bir çingene kökeni meseli varmış: Behram Gur’un yasası: “Yarı gün çalış yarı gün ye iç eğlen.” İran’a çalgıcı lazım oluyor. Hint kralına on iki bin çalgıcı göndermesi için mektup yazıyor.. Jadlardan Cengariler gönderiliyor. Bunlar yerleşmiyorlar. Ekme biçme yok. Çünkü onlara hayvan verilse kesip yiyorlar, tohumluk“Çingeneler ve GATLİF – Yalçın Savuran” yazısının devamını oku
YURT YEMEKLERİ
Hey günler. 1980’lerin sonları. Edirnekapı Öğrenci yurdunda eğleşiyoruz. Odamda benden başka bir amatör tiyatrocu basın yayıncı, bir amatör filozof hukukçu, bir komünist hukukçu (aynı zamanda part-time öğretmen), bir pazarlamacı imami, bir top tepikçi mimar (kendini büyük sorunlardan soyutlamış). Yan koğuşta ise memleket havalarını koklatan, yöre ağzını kaybetmemiş, başka türlü konuşamayan Burdurlu veteriner İboDaban. Birimizin erkek“YURT YEMEKLERİ” yazısının devamını oku
SARTRE – VARLIK VE HİÇLİK
[Alıntı yazısı derlemek keyfe kalmış bir şeydir. Yalnız konu Sartre’ın Varlık ve Hiçlik’i olunca hem bütünüyle kitaba, hem seçkilerine çok büyük önem atfediyorum.] Varolanı açığa çıkaran görünmeler ne içerinindir ne dışarının, hepsi de eşdeğerdir, hepsi de başka görünmelere gönderir ve hiçbiri ayrıcalıklı değildir. Aynı anda saklıgücün [puissance] ve edimin ikiliği de ortadan kalkacaktır. Her şey“SARTRE – VARLIK VE HİÇLİK” yazısının devamını oku
YUSUF’UN KOKUSU
Yakup peygamber Yusuf’u kuyuya atıldıktan sonrası bir yana, doğmadan önce bile yıllarca bekledi ve özledi. “Ben, yani Yusuf, Yusuf mu dedim? Hayır, YakupBazen karıştırıyorum.” Edip Cansever “Yakup diğerlerinden yersiz ama haklı bir kuşku duyuyordu. Onun kuşkusuna göre, Yusuf’u parçalayan erkek domuz on kafalı bir hayvandır; Bünyamin’in ‘evde’ kalmış olması bu hayvanın onbir kafalı olmadığının bir işaretiydi.” Thomas Mann – Yusuf ve Kardeşleri Thomas Mann’ın Yusuf ve Kardeşleri romanında sabırla“YUSUF’UN KOKUSU” yazısının devamını oku
ÖPE YİYE
Öper öper, billur gül öperimYazmamı öper gibi okuyor– algıyorum,Dudakla okuyan, gözle yiyenim. İçerden maske öperHu ya, içindeyim benYüz göstermez, gözü gök iriİpinden boşan öp benimle
KOKULAR VE SOĞUK SÜT
Anama analık yapan babaannesi, anam evlenince kurak yayla köyümüzde -ve şiddeti bol sert ailemizde- bir türlü huzur bulamayıp, sürekli hasret çekiyor görünce, demiş ki: “Allah sana bir altın top versin bolları (buraları) unut, bizi unut.” Bu yeni gelin önceleri Kalkamak taşta oturur, seyil yüzlerine bakar bakar ağlarmış, anacığım. Büyük ninemin kastettiği altın top ben olmuşum,“KOKULAR VE SOĞUK SÜT” yazısının devamını oku
DÜŞ VE GERÇEK
DEPREM GERÇEĞİ Ya Van’a ya Van buraya! Ta Van’a, ta Van buraya! Zamanında Şırnak ilim, Uludere yöremdi. Şimdi Van ilimiz, Erciş gölümüz, bataklığımız oldi. Kıyamet eşiği gibi bir zamanda, Aralık 2011’de deprem zamanı Van’a geldim. Kişisel güdüleyicilerimin bir kısmını biliyordum. Van’da 12-13 yıl önce askerlikte geçirilmiş zaman, kurulmuş bireysel bağlantılar, muayenehaneden para kazanma deneyimi. Ayrıca“DÜŞ VE GERÇEK” yazısının devamını oku
KEDİLER EFE İLE ÇAKIL
Kendini insan hatta prens sanan bir kediyle bir süredir ev paylaşıyoruz. Efe efendi bu. O ev sahiplerinin arasında, biz ana baba çocuk konuk göçerleriz. Gece diş fırçalamaya lavaboya gideceğim- Musluğun altına geçmiş, lafını anlatamadığına kahrederek damlayanlardan sulanmaya çalışıyor. Bu sırada hiç sevmediği şekilde başı ıslanmış. Bunlar onun için neredeyse göz yaşı sayılır. Ben başını ıslak“KEDİLER EFE İLE ÇAKIL” yazısının devamını oku
YAĞMUR TEHLİKEDE DÜŞÜ
Düşümde İmdat’ın evine konukluğa gitmişiz. İmdat bizim yer evinin perdecisidir. Akşamlama fena geçmemişken, İmdat eve geç geliyor ve yüzü çok gergin, her an kavga çıkaracak gibi olduğundan, evden ve misafirlikten apar topar ayrılıyoruz. O aile huzurlu değil. Yağmur hızlı yürüyüp ileri gitmişken, benim de gerimden ona doğru kuduz gibi bir köpek geliyor. Kıza saldırırsa korumak“YAĞMUR TEHLİKEDE DÜŞÜ” yazısının devamını oku
FASSBİNDER SİNEMASI – Yalçın SAVURAN ve Neşet KUTLUĞ
Filmden bir parça: Lili Marleen. Uzun bir sekans boyunca. Nazi propagandası var mı? Karşısında mıydı yoksa? Serseri. [Tam resmini bulduk diyorlar.] Mahler – Sekizinci dinleyecektiniz. Fassbinder’in kendini bulduğu eser. Beethoven – Dokuzuncu, Lizst ile birlikte koro için bestelenmiş dört eserden biri. Muhteşem. 1000 kişilik performans. İki çıkış noktalı. Ortaçağ şiiri. Çoğu senfoniden farklı olarak iki“FASSBİNDER SİNEMASI – Yalçın SAVURAN ve Neşet KUTLUĞ” yazısının devamını oku
PANİK ÜZERİNE EDEBİ-DİNAMİK-BİLİŞSEL
Panik atağı için kısa, özlü bir Türkçe terim: Koşkoş! Hasta keşfi. Bir başka panik hastasının panik atak benzetmesi: Volkanik Atak. Ürkü, topluluğu veya bireyi saran korku olarak doğru izlek. Atak ise o denli değil. Saran, yayılan, etkisi ve baskısı altına alan. Gerilime ve gerilim filmine uygun. İçimde panik terimine karşı mesafeliyim. Sakin ve derinden korku“PANİK ÜZERİNE EDEBİ-DİNAMİK-BİLİŞSEL” yazısının devamını oku
SU ADA
Açık Deniz Aşırı (Kapalı)(Yalnız)(Loşlukça uzanıyor)(Yolda bir insan yok)(…deniz kapkaranlık…) – Adaakıllı – Canım uykunun hızlısıKoltuk uykusu,Kısa battaniyem – göğsümde kitap ..Karacakara – orta Gök ada – alacakıranlık.. Yumurta piramidi dağılıpj – l – k – bRüyalar adalara düşlere eklenir
TEKERLENK ŞİİRSENK
Arabbakadavra! Birdir bir Bindir bin Birdir bin Bindir bir Bir bindir Bin birdir Kim kimdir Dırdırdır Dur Dur Birbin! Birbin! Birbin kerre bağırdım Birbin günde birn Birden bire birdir bir Bindir, de bindir Biri de birbini de bir Nerede biri binbirdir
DEVEDİKENİ
Deve dikeni, öfkeli oturan şehir Küs değil, yarılış; yedi yıl meydanda Kabul itilsem bilelim. Şiddet desen şiddet boşanırsın Yatma ayrı, kapı kilitler -yüzsüz değil, gel gelene yatmazım Rezil olmak en şey, saymadım Saldır, var kullan, köşe ben bağır. -En hası savunma. Şiddetsem, güçlü sen -avucumu yalamışım, Kına açıkla ayrıl dava mı, onaylat Karanlıktan yiteyim, Demokles“DEVEDİKENİ” yazısının devamını oku
MEKTUP VE KASIMPAŞA DÜŞÜ
PLATONİK MEKTUP H, şu anda sana karşı durumum ne lüks! Bunu hak etmiyorum. Artık hareket etmeli ve bu lüksü yitirmeliyim. Senden uzak durdukça aramızdaki şeyi hem soğuk hem temiz tutmuş oluyorum. Böyle mi oluyor? Bunu ben mi yapıyorum? Yaklaşık öyle. Uzaktan ben sevgi duyunca olasılıkla bunu farkediyorsun. Belki sen de bir şeyler duyuyorsun. Ama sen“MEKTUP VE KASIMPAŞA DÜŞÜ” yazısının devamını oku