KARANLIK KARARSIZ

Bir evlilik gördüm, koskocaman da olmayan evde iki yalnız, yabancı, zavallı insan dip dibe vermişti. Nasıl sürdüreceklerdi evin bütünlüğünü?

Tanınmaz hale geldiğini düşünmek… Rol yaptığım, kendim olamadığımı da içeren bir eleştiriyi davet edebilir mi?

Verdiğim ödünlerin geri alınmasında tek sorunum incelikle mi ilgili? Artık hesap çağına mı geldim? Olanakları daraltmayan temkinli hamleleri yeğlediğim görülüyor.

Aşkım bitti mi? Bitip de sürüyor gibi mi yapıyorum? Yapaylık, içi boşluk duyurumlarımla, aksi gidişle ilintisi var belki. Belki tam da bitikliğimden daha canıtezmişçe sokuluyorum sevemediğime. Benimseyemediğime mi? Benimsenemediğime mi? Bitsin diye koyulmamıştım yola. Hangi kritik an sağlamıştı bu yer kaymasını?

Çok ciddiye alıyor olabilir miyiz kendimizi, ilişkimizi, duygumuzu? Artık ayrı yürüyelim demek hepi topu. Saygısızlık gibi geliyor. Süregitmeye bırakmanın saygısızlığını görmezden geliyorum. Mışmışın kışkışlamasında uyutuyorum bizi. Gerçeği şimdi de bilmiyorum, gerçeği görmezden geldiğimi, kendime güvenmediğimi biliyorum. Sevmemin başında kendine güven olası mıydı?

Eleştirilelim, görülelim istiyorum. Ayna olmadan göremeyeceğim.

Dünyaya, kişiye bir etkim olmasından korkuyorum. Etkinlik korkusu mu, cezalandırılma beklentisi mi, sorumluluktan kaçışın kaçıncı derecesi?

Evlenmeme ortak arıyorum, ediyorum da. Yalanlarım önünde sonunda kendimi ve eşimi kandırıyor, uzun hevessizlik uykusuna yoruluyorum.

Şeytanımı aylarca dizginledim. Şimdi beni de hiç zorlamadığı halde bilmişçesine sırıtıyor. Oysa şeytanlar bilmez. Bekler, ister, halt eder, karıştırırlar. O kadar saygı duyulacak bir şey yok. Kaçınıp tapınılası sanılan salak bencillik ve körelmeyen açgözlülük.

Kendimle judo oynuyorum. Rol çalma judosu bu. Sinsice, konuşma sırası gaspı. İçimi açacak bir suç ya da günah bulmalıyım. Böyle boğuluyorum. Köşe kapmacamdan yok yere yoruldum.

Kendimi açıklamak istiyorum. ‘Bütün öngörülerin haklı olabilir, görüşünü engellemeyeyim, -sorumluluk istemiyorum da,’ deyip sıramı sonsuzca savayım. Neden yüküm altına girdim ki? Savaşma gücüm hevesini yitirdi, belki bu hakkımdır, açıklaması zor olan da bu.

Belki eşim direnme gücümü denemek zorundaydı. Ve lakin denemeyi başarısız bitirdim gibime geliyor. Bunu esindiren perilerden sormalı.

Kılcal damarlarım ve dantellerim yetmiyor. Dolaşım, açılım, saçılım bozukluğu çekiyorum, düzenin sorumluluğunu alamıyorum. Güvenceler dindirmiyor korkumu. Evlenmeye yalancı cesaretle atılıyorum, daha beter olalım da gör diye bizi korkutmaya yelteniyorum. Nitekim korkuyorum da. Ciddiyetimi bilemiyorum. Gönlümün ayarını kim biliyor?

Neyden kuşkulanmalı, kime pişman olmalı, nereye katlanmalıyım? Yarış kaygısından kurtuldum, gökler arasında yerimi arıyorum. Yitik yıldızım. Güvensiz tanrıyım; geberesi karasızlığım, güce tapan güçsüz, delik cimri, sarsak kasıntı, kabız hoyratlığı benden dağıldılar. Ölmeden önce bir kaderim olmayacak. Olasılıklar henüz ortada, ben yoksam da.

ARM Bülten, Şubat 2001

Mehmetİbish tarafından yayımlandı

Bu benim , içimden gelenleri, parmağımdan taşanları yazarak, gözümden dökülenleri fotoğraf olarak paylaşacağım, sevdiğim ve etkilendiğim filmleri yorumlayıp, favori kitaplarımdan küçük alıntılar yaparak edebiyatçılık, sanatseverlik havalarına gireceğim kişisel bloğum olsun.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: