SIKINTI BENLİĞİ

Hiç başlamış mıydı bu ilişki, var mıydı? Olacağı buydu herhalde. İki arada bir derede kaldım. Hayranlığım pörsüdü gibi geliyor, eğer haksızlık etmiyorsam. Güzellik gereksinimim karşılanıyor, direnç gereksinimim karşılanıyor, ne yapayım, korkumu nereye koyayım? Korkum, güvensizliğim bir gereksinim mi? Bu ilişki son durağım olsun mu? Çocuk oyuncağı mı değil mi insan buluşması? Kendime ne yanımı kılavuz edeceğimi bilemiyorum. Mutluluk istiyorum, mutsuzluğa alışıyorum, çıkışsızlığa alışıyorum. Kendim adım atmayayım da kendim hayır demeyeyim de kızım beni bıraksın mı dileğim?

Pire için yorgan yakanlara hayranım ama ben de öyle görünüyor olabilir miyim? Eski arkadaşımla görüşmek istiyorum, söyleşisini özledim. Yatmak değil, yeniden sevmek değil eski sevgimi, sevgimizi yad etmek… Zaten beni nasıl karşılayacağını bilmiyorum. Acaba görüşmek istemez mi? Beni tanınmaz hale gelmiş mi bulur? Ben tanınması zor hale geldim; işim gücüm iş oldu. Beni yadırgayacak, istemeyecek de olsa aramayı özledim. Kendimi bıraktırmak için mi bunu istiyorum? O zaman bırakmazsa ne olacak demem gerekir. Deneme konusu yapacak çok şey var. Başka kimse ile ilgilenmemek başarı yolunda bir deneme hala. Sevildiğimi duyuncaya kadar uğraşıp, sevildikten sonra sabotaja başlamış – başlayacak olabilir miyim? Evlenmiş olsak kaç günde buna pişman olur? Ben hala baştan ikircikliyken başıma büyülü değnek dokunur mu? Rahatlar, genişler miyim? Çekmem ve çektirmem sürer mi? Bunca soru yüklü yaşamam, bir yandan da sevgilimle krizler dışında konuşmamak zor geliyor. Alfabelerimiz farklı sanmaya başladıktan sonra konuşmaya soğudum, kendimle dertleşmelerim de azaldı nedense. Eskiden birikeni kağıda dökmek kısa zamanda zorunlu olurdu. İlişkimi, sevgimi rölantiye aldım, kendimi yaşlanmaya bırakıyorum. Aslında sevgilimin kendi korkularından ürkmem gerekir, ama onlar değerlendirme sırasında yükselmediler.

Yaşamdaki yerim ne? Giderek pısırıklığım, sorumluluktan kaçışım, karmaşaya – örgütlenmeye dayanamayışım daha belli oluyor. Arkadaşlarıma yük oluyor gibiyim. Yok, olmuyorsun demelerini gereksiniyorum, ama demeleri içimi rahatlatmayacak. “Ne köy olurum ne kasaba” sabit gerçek oluncaya dek koşturacağım. Bunu öğrenebilirsem koşturma enerjim de kalmayacak. Durarak nereye varırım bilmiyorum. Gelecek korkutuyor beni, yaşam korkutuyor, kendime güvenmiyorum, iyiliğim yetmiyor bana ve çevreme. Ne diye benimle arkadaş oldular ki diyesim geliyor. Farklılıklarımızın çoğu aleyhime. En fazlası ayrılırız, ayırırlar beni içlerinden, ama arkadaşım ya, bunu da kolay yapmazlar. Şefim, “arkadaşlığa güvenme,” demişti, kendi yanılgısını söylemiş. Arkadaşlarım hep kendimden daha sağlamlar. Özgüvensizliğim dışında iyiyim de, az sorumlu hazırlık yaşamında iyiydim. Kalıbım konumumun isteklerini karşılamıyor. Kavrayıştan yoksunum, yalnızca çabalıyorum, güçsüzce de olsa uğraştayım. Kendini açığa çıkaramayan, günışığı korkağı, kibirli bir kabız olduğumu söyleyebilirim. Pencerelerden mahalleye bunu duyurayım da yıllar sürmüş yükümden kurtulayım. Kibirli alıngan izleyici beniii…

Bir ucundan tuttuğum var mı dansın, onarımın? Adım başı ürküyorum, eski güvenim ve gücüm olsa şimdiki aklımı kullanabilirdim. Önceden hem aklım hem güvenim vardı. Kendime göre isteyebiliyordum. İstemek artık ayıp geliyor bana. İstemeden gene vazgeçmiş değilim. Sırıta kırıta, gözü yaşara yaşara, dilenci gibi istiyorum istediğimi. Pençemle değil. Güçlüleri kıskanıyorum. Kendimi mi güçsüzleştirdim? Nerede neleri yanlış yaptım? Yanlıştan kaçınma şansım var mıydı. Diyeceğim, yanlışlarım gelişimimin doğal sonucu mu? Acaba ben yaşamımda gol atmaya mı ürküyorum? Bu bataklık yaşantısı ölüm korkumun bir uzantısı mı? Bu yanıt bulunmaz, yanıt beklenmez sorular neden içimi rahatlatıyor? Geçici doyum, yalancı doyum olabilir bu yaptığım. Geçici olmayan doyum yoksa da. Ben kendimde ve yaşamda neye katlanamıyorum? Aslında kaybetmeye alışkın değilim, yitirmek pek güç geliyor bana. Reddedilmek de öyle. Yitirmemek için isteklerimi küçük tuttuğum çok oldu. Bu yanlışımı kabul edip sahiplenebilirim. Hatta sınava çekilmesin diye gücümü de düşük gösterdim eskiden. Artık gücümün gerçekten yetersiz oluşuna alışmam zaman alıyor olabilir.

ARM Bülten, Ocak 2001

Reklam

Mehmetİbish tarafından yayımlandı

Bu benim , içimden gelenleri, parmağımdan taşanları yazarak, gözümden dökülenleri fotoğraf olarak paylaşacağım, sevdiğim ve etkilendiğim filmleri yorumlayıp, favori kitaplarımdan küçük alıntılar yaparak edebiyatçılık, sanatseverlik havalarına gireceğim kişisel bloğum olsun.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: