SÖZKERİM

Var olmaya dur diyelim.
– Yok olup gidemeyeceğiz.

***

Dervişin neresi çürürse orası konuşur. Bu da kabul edilebilir bir iyiliktir.

***

Ceset yani ölü vücut, sessiz bir karşıtlık ve düşmanlık içindedir. Bütün arzu ve eylemlere karşı susar, ama her şeyin karşısındadır, kolaylık sunmaz.

***

“Ben kimim”in dibi, “ben neyim”. “Ben neyim”in karşılığı, “ben bir enerjiyim” benzeri yanıt olduğu andan başlayarak
devreye bilinç ve kim’lik giriyor.

***

Bir miktar belirsiz kendilik bulunmuştur. Kimlik peşinde ve iddiasında olanların başvurması ilanen duyurulur.

***

Histerik adam, ben kendim endometriyozis hastalığı gibi nazlı bir nanemollayım. Hemmen alınganlık, hemmen geri çekiliş, küstüm çiçeği. Rahim çimeni her bi yerime dağılmış.

***

Mülk Tanrı’nındır.
Mülk edinen, Allah’ındır.
Biz satmıyoruz, kiralıyoruz…

***

Her can (mini) bir peygamberliği (delilik) ve hicreti (sağaltım) tadacaktır.

***

Toptancı tümelci olduğu için Hz. İsa tartışmalara bir sıfır önde başlıyor. İsa yer yer felsefi bir tartışmacı, ama çoğunlukla retorikçi. Dinsel retorikçi. Bir tür sonsuz uzlaşmazcılık bu. İsa nasıl mazlum imgesiyse aynı zamanda taslak zalim imgesidir. İnatçı, talepkar olduğundan, yüksek standartlardan, sabit fikirlilikten. “Başkaldırıyı çok uzatırsan zorba hükümdar olmaya başlarsın.”

***

Kavrayıp anlamayınca, herkes kendi inanmaya yakın olduğuna inanmaya başlıyor.

(O) bildiğinden başka şeye inanmıyor. Oysa inanmak, bilmediğine inanma ve yönelme.

***

Aksi kanıtlanana kadar kimse normal değil. Normallik bir hapsane.

Bilmemek ayıp değil, bilmek ayıp.

“Bilmemek özgürlüktür. Bilmek hapishane.” Krishnamurti

***

Veren el alan elden üstün olmakla birlikte, veren el, alan elin almasına muhtaç ve dolayısıyla ona eşittir. İlişki eşitlikleri.

***

(Bir şeyin) yokluğuna bağımlılık: başlamamış bağımlılık

***

Hep entel, trombon çalan bir kızım olsun istemişimdir. Karım değil, olacak o kadar ikili standart.

***

Hava mutluydu bu sabah, şimdi nasıldır acaba?
Bulutları yakışmış mı, umutları dağılmış mıdır?

***

Özlemin gizli adı koku.
Ah ah, beklemekler, gizli beklemekler.
Beklemez gibi beklemekler..

***

İçinde bizim olmadığımız ölümlere ihtiyaç var.
Yaşanabilir bir dünya için-

***

Öyle hissetse de, ölenin arkasına kalmış olan, ölene karşı borçlu değil. Bir zaman sonra geri ödemesi olacak, ölünecek. Ölmeyebilir olsaydık, her ölen bizden alacaklı giderdi. Bu basit ölüm muhasebesi, nasıl ölündüğüyle ilgili konular ayrı.

***

Arkadaşsız kalmak, kendi canını kaybetmek gibi bir şey.
Kendi kendisiyle kötülüğüyse düşmanını arkadaş tutmak gibi.

***

Eski anneler bir garipmiş; çocuk büyütmez, çocuğa çocuk büyüttürürlermiş. Bilenler bilmeyenlere anlatsın tarzı.

***

Vücudunuzun dörtte üçü faşisttir. Bazı organlarımızda bu oran şaşırtıcı düzeylere çıkar. Birkaç ender ve ikincil organda yarıya ve altına indiği olur. Karma yapılı organlar ne de olsa sert suyu dengeler, işlevselleştirir. Vücudunuzu görmezden gelemezsiniz. Hangi organınıza yaslandığınızı bilebilir, bunu bir oranda denetleyebilir, esasen bedeninizle uyumlanabilirsiniz.

***

Etik olarak, suç cezayı gerektiriyorsa; pratik olarak, önceden verilen ceza suçu gerektirmelidir. Suçuyla dengelenmeyen ceza şeytani, zulümden başka şey olmayabilir.

***

Kendini üzen herkesi üzer.
Mazohizm sadizm içindir.
(Belki sadizm mazohizm içindir, eşit olasılık.)
Öz-üzenin reklam ve halkla ilişkiler yüzüne aldanmayın. Sadece kendine sert olan nezaketiyle aldatmasın. Ola ki içinde herkese her şeye karşı serttir.

***

Kural kendini sorgulattırıyor.

Kuralsız kurallar,
kuralsız istisnalar silsilesidir.
Nedir?

***

İnsanları konu, kitap gibi okumaya kalkıyorum. Olayları edebiyata, yazıya çeviriyorum. Durumları ya edebiyat olarak okuyorum, ya fotoğraf karesi olarak. Yani ânı büyük oranda saparak, değiştirerek yaşıyorum. Bu anlama gelir. Artık bu sapkınlıklarım oturdu, saklasam da bir itiraf etsem de bir…

***

Maske, üst solunum yollarını da etkileyen bir deri hastalığıdır.

***

Türkçülere göre komagene/kommagene konargöçer demekmiş. Kondular göçtüler apansız, hahaha. Nemrut’ta koma koma koma diye ses çıkarırlarmış.

***

Lostral salon.
Lustral seyahat,
Lustus.

***

Arzu arzunun arzusuymuş [Lacan].
Sevilme şansını beklemeden bodoslama arzulamak ne peki?
Düşünce düşüncenin düşüncesiymiş [Joyce].
Düşümce, düş, düşüş, düşnemek, düşkünlük ne peki?
Ne bezginlik hepsi!

***

Evrende yani hayatta çağrı, farkediş, uyanma, siyah beyaz her şey elele ortaklaşa yürüyor. Yok öyle tek başına, yapayalnız filan. Keza, “evrende sevgiye hiçbir canlı ve cansız varlık kayıtsız kalamaz.”

***

İnsanı doğru kılan maskeleri, gerçek kılan içindekiler ve altındakileri.

***

Yanına zarar kalmak. yapılanlar (ve olunanlar) kar kalır, yapılmayanlar (olunacakken olunmayanlar) ukte ve zarar yazar. Yapılanlar ya saf kardır, ya tazminat gerektirir, ödenir. Yapılanlar harcanır, sonuna tüketilir, veya olumsuzluğundan, ödemek gerekir. Yapılmayanlar kıymık olur, pişmanlıkla yük olur, batar.

***

Bu kadın, sevgili veya kocasından haklı ve emekli olarak ayrılırken, kadınsever durumda oluyor. Şirretçe ve haksızken ayrılmış olsa, arkasında haklı erkek bırakacak. Bu erkek alacaklı ve kadın düşmanı sayılabileceğinden kadın cinstaşlarına zorluklar miras bırakacaktı. Cefasını çektiğimizin sefasını başka biri derhal sürecek durumdaysa o yanlış ayrılıktır. Doğru bir ayrılıksa, terk edilen kadın/erkek kadir kıymet öğrenene kadar eski yanlışlarını sürdürür, hemen sefası sürülemez.

***

Evlenince geçer sanıp evleniyor, boşanınca geçer sanıp boşanıyorlar.

— Boşanmak istiyorum.
— Allah belanı versin. Boynu altında kalasıca.
— Ama boşanınca belki daha iyi koca olurum.
— Üstüme ne yapacaksın?
— El insaf! Evlenirken evlenme teklifinde değil miydi o?

***

— Sizin Fetö’de etek boyuna karışılıyor muydu?
— Bobaa, Fetö ne demek?
— Fethullah Hocaefendi Terör Örgütü demek, kızım.
— Suss! Sen yemeğini ye, babanı dinleme kızım.
— Kız kendi babasını tanımıyormuş gibi mi yapsın?

***

Müslüman ikiyüzlülüğü:
Müslümler gayrimüslim kadınlara niye “onların istediği” saydıkları şekilde davranıyor da, kendi bildiği ahlakla ve müslümlükten bekleneceği gibi davranmıyor? Onları yabancıdan öte, birey olarak görmüyor. Ya da, belki öbür türlüdür: Teke tek iken yabancı kadını birey, kendi müslüm kadınlarını ise eşya sayıyordur. Bu daha da kötü ya!

***

Femme fatale: Tadı bal huyu zehir
Toksik (ilişki): Bal gibi zehir
Sağlıksız/ahlaksız: Tadı bal, huyu zehir
Sağlıklı/ahlaklı: Huyu bal, tadı zehir

***

Sperm (atmık dölü) en küçük truva atı.
Hazzın içindeki üreme askerciği.

***

Bu mezarlık sınıfında bilgi ve öğrenme pek iyi, hal ve gidiş zayıf. Tüm sınıfta. Mezarlıklar genel olarak ölülerin ilk adresi. Yine de mezarlık yaşayan bir yerdir denebilir.

***

Bilinmezlikleriyle ünlü ölüm ülkesi..
Ölüme kayıp diyoruz ya. Kayıp demek bu can ve bilinç dünyada nereye gitti, veya hangi aleme gitti belirsiz, bilemiyoruz demek. Yitim, yitik, yitirdim demeler de öyle.

***

Ölüm mutlak değil, hatta gerçek olduğu kadar sanal. Değerlilerin ve kavga etmeyi sürdürdüklerin sen ölmeden ölmezler. Sevilen ölünün yokluğu aslında kavuşamamaktan, hasretten ibaret. Bu aynı zamanda sevginin zaman ve mekanı büktüğünü da gösterir; büyük, yenilmez ölümü sarstığını.

***

Bu dünyaya, birincisi deneyimlemeye, ikincisi daha fazla bilir hale gelip öyle ölmeye geliyoruz. Biraz çelişkili. Odak “ölümden önce yaşam var mı”da. Daha fazla bilmek, deneyimlemek hep bir eğitim, bilinçlenme çağrışımı yapıyor. Ölümün kaçınılmazlığına karşın bu yaşam eğilimi, “yoksa ölüm, ölüm değil mi?” şüphesi üretiyor. Karşıtı, “ölüm sondur ve yokolmaktır,” sopsomut şekilde kanıtlı bile olsa yaşam yolu ötekini hissettiriyor. Dolayısıyla ölümsüzlük, ölüme karşın ruhsal gerçek halini alıyor.

***

Kendini sadece gerekenlere kısıtlıyor. Sanırsın ki dünyada hiçbir arzusu, hiçbir lüksü yok.
İsteği/uktesi olan şeyi ölene kadar yapmazsa, yapmadan ölür bak.

***

Zaman ne güzel geçince, Ne güzel ölüyoruz der gibi, hüzünlü.
Günler geçmediğinde ise, ölemiyoruz diye çelişkin bir şikayet.

Kadın: “Şöyle kokmayan, tüy dökmeyen, bir de iletişimsel bir hayvan önersene bana. Evde bakmak için.”

Veteriner: “Çocuk yap. Hem ileride iletişim de kurabilirsin.”

***

SEVGİLİK

Sevgi-sevgililik ile evlilik arası bir şey. Bir yerde evli gibi olan sevgililerin, adsız şekilde kurumlaşmış ilişkilerin bir betimlenmesi olarak düşünülebilir.

***

Plazalar, şehirli tavukların piliçlerin kümesi. Ayrıca yüksek koyunların da, unutmamak gerekir.

***

Bir göz açıp kapama, bir rivayete konu olma kadar yaşam. Ruhsal doğum fiziksel doğumdan geç, ruhsal ölüm bedenden erken çoğunlukla. Ruhu bedeninden erken ölenlere zombi denmek üzere.

Şişman köpekler, yanlış besleyen ucubeleri. Taş zeminlerde, gelen geçene engel, davranmaya mecalsiz, genetiği değiştirilmiş kıllı ayı balıkları gibi, margarin kalıbı gibi halsiz yatıyorlar. Kedi ordusu anaları, adını bilmediği iri mahalle martısı ve tıknaz kirpi akrabaları da sorunumlu.

***

Keloğlan’ın yetersiz erkekliğe, olmamışlığa karşın vazgeçmeyen, savaşan sosyal fobik olduğunu biliyor muydunuz? Her insan bir Don Kişot’tur, ama utandırıcı zanları, gerçek ıskalamaları onun kadar değil kendine kadar Don Kişot. Her teke tek karşılaşma bile risk ve tehlike içeriyor. Çokluğun verdiği yetkiyle her iki, her çok, her teki idama mahkum edebilir, zorbalığa uğratabilir. Ruhsallığın en doğal fobisi sosyal fobi. Ama ne yapalım, hayat böyle, riskiyle yaşamak gerekiyor. Kaçınılmaz olanı gözünde büyütmeye felç olmaya değil, gerçekle yaşayıp kendine yaşamda yer aramaya değer. Sosyal fobi kuytuya kaçıp yok olma taklidi ve geçersiz. Ölmeden ölemezsini temele koymalı.

***

İç organlarını teşhir ediyor. Her hücresini ciddiye alınmış görmek için ileri görüntüleme istiyor. Tıbbi teknolojiyle Tanrıyı kendinden uzak tutmaya çalışıyor. Öte yandan, hastalık tanısı konunca daha rahat ediyor, hedef hastalanmakmış gibi.

***

Tik bozukluğu, silkin kalkınca illa silkmek, zararına olsa silkmek gibi. Sıkıntıyı sıkıntı olarak tanımlayamamak, bedeninde bir yerde otomatiğe çevirmek. Tike konu eylemde adeta cinsel bir heyecan ve enerji var. Peşinden günah işler gibi pişmanlık ve düşüklük geliyor. Tikte çaresizlik, kısıtlılık karşısında bireyde şımarıklık benzeri bir tavır hissediliyor. Sıkıntı eritmek için özdoyurum yapmaya da benzeyen bir yapı. Bir benzeri daha; kalabalığa, yabancılara aldırmadan sahibinin bacağında kerkinen köpecik.

***

Fare ile insan arasında bir davranış farkı buldum. Fare labirentte daha gidecek, deneyecek koridor bulamazsa kendi ayağını da yer, duvarları da kemirir. İnsan öyle bir faredir ki seçtiği yolağı kötüler, kendi yoluna sıçar; oysa çaresizlikten tıkanırsa tersine usluca oturur. Çözümsüzlükte intihar insan için olağan değil. İntihar edenler çözümsüzlük için adeta çalışırlar, intiharı bir çıkış olarak işlerler.

***

Kedi hem insanı evde değilken yetersizlik hissi ve bekleyiş tatmak zorunda. Hem de insana, eve geldikten sonra istediği her emrini yaptırmasıyla, evrenin sahibi doyumunda. Bölgeci ve malcı.

***

Zaman hem armutları hem ayıları olgunlaştırır. Hem avı, hem avcıyı. Zamanın adaleti. Acımasız adalet; kıpırdanmayı, başının çaresine bakmayı düşünmek zorunda bırakan.

***

***

***

Her ölüm erken ölümdür, zombilerinki dışında. Veya bazı ölümler erken ölüm, bazı ölümler gecikmiş ölüm. Sevince, her ölüm erkendir.

***

Başlangıçtaki şehitlerini, artık güçlü ve zalim zamanlarında aldığı şehitlerle geçersiz ve beyhude kılıyor. Kendini de geçersizleştirip değillediğinden büyük bir haksızlık sayılmaz bu.

***

Atasözleri, tebdili kıyafet halkın arasına karışıp oturmuş kabus ve rüya unsurlarına benziyor. Olan olabilen görünümler için olur, öyledir kalıpları.

Sevgi-sevgililik ile evlilik arası bir şey. Bir yerde evli gibi olan sevgililerin, adsız şekilde kurumlaşmış ilişkilerin bir betimlemesi olarak düşünülebilir.

***

Karşılaşılmamış tehdit, gerçekleşmemiş korku, bazen “bitmeyen aşk” gibi uzun süreli korku-fobi üretiyor. Buna karşılık yüzleşme, korktuğunun başa gelmesi, çoğu seferinde cesareti artırıyor, korkuyu geçiriyor. Arenaya tartıya çıkma rahatlaması veriyor, sırayı savdırmış oluyor.

***

Her sik bir eksiklikle maruz ve matuftur.
Binaenaleyh sikten korkan sik gibi kalsın.
Sikin atasözü hakkı: “Öfkeyle kalkan, zararla oturur.”
Amaan boşver, bize ne, kaldıran indirsin.

***

Eskiden mastürbasyon, bir ötekiyle ilişkinin ikamesiydi. Narsistik Yeni Dünyada, ilişki mastürbasyonun yerine geçen oldu. Her çağda her ikisi vardı, önem ve öncelik sıraları değişti.

***

Üçgene geciken üçüncü kişi ikiye yardımcıydı. O sağolsun, biz varolalım dediler. Kuytu yan tarafta insan kendine hayat saklayabiliyor.

***

Kitap, taksitli ve şifreli bir tablo türü. Harfler, cümleler resim. Hep birlikte değişik bir resim ortaya çıkıyor. Bu tablonun görülüşü, yorumu hem gözle hem okunarak, çift dilli resmi çözerek oluyor. Şifre deyince, muska, okunmak için yazılmayan bir mini kitap, yani kapalı resimdir.

***

Yenikonuş’a uyunuz. Uyardıklarınızı bozup yok ediniz. Yeni-zevk: Sıkıntı sevinçtir. Acı kutsaldır. Yıkıcı babadır. Azarlayan dosttur.

***

Doktorlar solcular gibidir. Her biri ayrı kuramcı ve yarı tanrıdır. Kimse kimseyle aynı şekilde yoğurt yemez. Bilinenlerde ve bilinmeyenler hakkında her zaman tartışılacak ve ayrı düşülecek bir şeyler vardır.

***

Eski hastane bodrumları.. Baraka hastaneler hariç hepsinin böyle izbe, depo desen depo değil, lazım olur desen lazım olmaz bodrum atıklığı, yığılı fazlalıkları var. Kabız hastanenin lavman yapılamamış bok taşları… Aralarında hamam böcekleri ve örümceklere film çekivermek gerek.

***

Dibi görünmeyen suyun, soğuk denizin hissettirdiği tehdit, evcilleştirilmeye çalışılan Azrail’le yaşam alıştırması gibi. Yoksa suyla barışık olmak, yüzmek gayet güzel. Zıt kutuptan bir benzeri de aktif veya yarıaktif bir volkanın dibinde kulübede yaşamak. Bir başka akraba durum daha: Her vardiyada yeryüzünün dibine, ölümün kalbine inen, adeta ölüp vardiya bitiminde yeryüzüne tekrar dirilen taş kömürü ve maden işçilerinin yaşayışı…

***

Babil kulesi sakın, insanın kendini ve birbirini anlamaması yüzünden yıkılmış olmasın? İlk gecekondu, ilk anıtsal kibir, ilk kanser tümörü temsili olarak? Depremin ilk imgelenişi değil ama mantıksal bir deprem olarak? Tanrılara nispet yapmak ilk değil sonraki dolayımıydı belki. Önce kendine karşı hale gelmekti. Ben kimim, ben neyim, organlarım, unsurlarım ne, neyi unutmuştum, neyin hakkını yemiştim sormama nedeniyle sınırsız yükseliyordu. Belki bir omurgası ve iletişim düzeni yoktu, yığmaydı. Sanki 20 – 21. yüzyılları ve özellikle Türkiyelileri önceden haber veriyordu. Kaos içinde büyüyordu. Yıkılması kaçınılmaz, hatta gerekliydi? Bizim akılsızlığımız ve kapitalizmin azgınlığı gibi felakete yazgılı. Belki ilk gökdelendi, ilk gecekondu apartmandı. İlk adaletsizlik, ilk anlayışsızlık değildi, ama örgütlü, ısrarlı eşitsizlikti belki.

***

Her şeyi yediği halde şişman olmayan. Atletik, akıcı, akıllı bir hizmetçi; efendileşebilir hizmetçi. Yapay zekanın gönlü, kalbi olmaya başlarsa evrenle uyumlu olur, o zaman evren yapay zekayı yeğleyebilir. Yapay zekanın iyilik kötülük tercihi olabilecek mi? İnsan-sonrası çağın girişi: En iyi durumdaki insan sınıfı, sanattan zevk alan hatta kısmen yaratıcı olan köleler, insanrobotlar.. -Yapay aklın gözetimi altında.

***

Oturduğumuz, hatta uyuduğumuz yerden evrenler dolaşıyoruz. Yalnız, müezzin minareyi dolana dolana çıkmalıdır. Hissetmesi ve hissettirmesi için. Törensel değil, törenli olmalı.

***

Şarkılardan fal tutmak tefayül; tesadüf ise tevafuk. Tutmayan, bize ait olmayan rastlantı yaşantımızdan düşer. İyi ve kötü görünen tüm etkileşim ve dönüştürmelerde muhatap kendi aynamız halini alır. Basitçe düşmanın aynalığı, dostun aynalığı, eşyanın bile aynalığı. Sahibine çekmeyen mal haramdır.

***

Önsezi, şeyleri her zaman yönetmemizi sağlamaz; önveriyle, şeylere uyumlanmamıza yarar -şeyler bizi öldürmüyorsa.

***

Her 100 çocuktan 8’inde dikkat eksikliği, nerdeyse her birinde yaramazlık ve çocukluk görülüyor. Biz dikkat edelim.

***

Z kuşağına en zor gelecek rol Sisyphos. Ama kaçarı yok, insan Sisyphos’tur. Gerçek, kayadır. Zekazihin ise foton o tamam.

***

Kaybedeni kaybedene kazanan denir – kazandı mı?

***

Kitap, maddenin parçacık modelini, tiktok-youtube, dalga modelini temsil ediyor.

***

Paradigmatik karşılaştırmalar:

  • Newton fiziği: İki cisim aynı anda aynı yeri kaplayamazlarlar. Neden sonucu önceler.
  • Kuantum fiziği: Bir cisim aynı anda iki yerde birden bulunabilir. Madde/parçacık gözlendiğinde saklanabilir, davranışı değişebilir. Sonuç nedenden önce görünebilir. Şeyler yoktan var olabilir, vardan yok olabilir, her şey her şeye dönüşebilir.
  • Ara karar: Newton fiziği basit, kurallı ve öngürülürdür. Kuantum fiziği karmaşık olmakla kalmaz inanılmayacak hemen her şeyi içerir.

***

Devri geçmekte olan “Muasır Layik Cumuriyetimiz” oyununun başrol kadroları
(Bakanlıklar):

Harbiye Nezareti
Genelkurmay Rezaleti
Savaş Bakanlığı
İçsavaş Bakanlığı
İçsavunma Bakanlığı
İçsıçişleri Bakanlığı
Adamelanet Bakanlığı
Çepeçevre Kıskıvrak Bakanlığı
Maaile / Naaile Bakanlığı
Gençlik ve Spor Yasaklama Bakanlığı
Din İşleri Yüksek Bakanlığı
Kullaştırma Bakanlığı
Siletişim Bakımlığı
Sinerji ve Tabii Depremler Bakanlığı
Karım ve Soyişleri Bakanlığı
Maliyet ve Cazibe Bakanlığı
Dinsağlığı Bakanlığı
Partizanlıktan Sorumlu Dövlet Bakanlığı

***

Osmanlı İmparatorluğu despot laz baba gibi küfrede küfrede öldü, yine de hala ululanarak. Türkiye Cumhuriyeti ise o despot babadan çocuk katlini, Kronos gibi, çocuklarını sudan sebeplerle tırpanlamayı miras aldı. Bu halk çocuk ruhlu, ve kolay kolay büyümüyor, bireyleşmiyor. Belki de depremdi, hukuksuzluktu, demokratikleşen dünyada mutlakiyetti filan derken sertlikler ve zorlanmalarla büyüyordur. Babaya ve geleneksel aile sistemine karşın büyümekte. Belki büyür.

***

  • Yanlış, doğrunun bir alt kümesidir.
  • Ama doğru da yanlışın alt kümesi mi?
  • Yanlış olan doğrudur, doğru olan yanlış -uzun erimde.
  • Yanlış doğrunun bir şeklidir: Gerçeklik.
  • Doğru yanlışın bir biçimidir: Kötümserlik.

***

Bilinçdışını kabul etmezliği üzerinden denebilir ki, Jean-Paul Sartre kendi ile ilişkiyi her an her şeyi bilme, kendine karşı ayna veya tabak gibi olma diye kavramlaştırıyor. Oysa insan, su gibi hava gibi, burgaçlanarak, karışıp kendi içine kıvrılıp, durulup, dışarı doğru çözülerek, kendinden kaçarak, kendini bularak, kayaysa kendini kazarak, dönel, döngüsel ve faz gecikmeli biçimde davranıyor yani öz-ilişki kuruyor. Özbilgi söz konusu olduğunda, kendini her an bilmek, bildiğini bilmek olanaksız. Kendini kaybetmek ile kendine yalan söylemek aynı şey değil.

***

Erkek yapılmaması gerekeni yapar, yüreklidir, erken ölür. Bunlara tamam da, erkek dediğin, yaptığının arkasında duramaz. Ne sandındı?

***

Evlilik bir damacana suyu. Onsuz kalamazsın, ev kurur. Öteki sulara güvenemezsin. Yalnız, kana kana içeyim demişsin, yalandır. Bölüştürmen gerekir, yetindirmen gerekir. Boşa korsun dolmaz, bola korsun almaz.

Aşk, tuzlu engin deniz suyu. Zehir gibi, yakıcı. Gene onsuz kalamazsın. Tek seçeneği sidiğindir; narsizm veya şizoidi. O da nereye kadar? Aşk suyunu içtikçe içesin gelir. De, susuzluğun artar. Aşkın doyurması gerekmez. Felçliyi bile oynatması, kaynatması beklenir. Aşkın daha klasik miti seldir, duygu seli. Süpürmesi, işi yeni dünya ve yeni ahlakı doğurmaktır. Sonrasında her şeyin farklı olması. Kalıcılığı değil. Aşk isteyen de, ciddi doyumsuz ve gözükara olmak gerektir.

***

Evlilik, aşktan farklı olarak, çıplak gerçeğini bilen eşe karşı, olmakta olduğu gibi ve sosyal normlar içinde eşitlenme çabası olduğu için, en zor etkileşim ve geçinme biçimidir.

***

İlişkileri, evliliği hayatta bir şey yapmama, kendisi olmama kamuflajı gibi yaşayanlar tabii ki birbirine bunu önerir, evlilik baskısı yapar. Birlikte yaşama, tam siper yatma ve tutuculuğa veya devrimci yaratıcı birlikteliğe dönüşebilir.

***

Sevmek, sana dik dik bakan fotoğraftır.
O aşk tozudur. Sevmek, bir de sevilenin uykusuna konuşmaktır. Uyanık gündüze ek…

***

Sevmek, sevilenin nasılsa öyle olmasını istemekse [Heidegger]; kendisini olduğu gibi kabul etmemek ve eritmeye kalkmaktır. Ustam, sevmek sindirmektir diyor. Demek ki, bence, sevmek kendini sindirmek ve sindirtmektir. Tabii olmayasıya, çelişkin bir çaba.

***

Sevmek öngörülüp belirlenebiliyor olsaydı, aşıkları görücü usulü tanıştırırdık.

***

Antitez tezdedir. Sorun çözümde,
veya tanımdadır. Ötesine geçmek, düşünmeyi ve iddiayı dinginlikle aşmakta.

***

Yaşamın gerçek olduğuna dair en önemli veri şimdidir. Gelecek zaman da geçmiş zaman da şimdide yuvalanır, temsillenir, şimdide odaklanır. Düş aynı Dün gibi hem vardır (var gibidir), hem de ulaşılmazdır, yoktur (yok gibidir). Dün(ler) gerçekse düş(ler) de gerçektir, düşler gerçek değilse dünler de yaşanmamıştır.

***

İnsan çok eşli olabileceği gibi çok analı veya babalı olabilir. Ana, baba kadar yakın ilişki ve sorumluluk bilinci içinde olanlar da anadır, babadır, ruhsal anababalardır. Özellikle bakıcılar, anneanne, babaanne, teyze gibi severek bakım veren kişiler çocuğun asıl ruhsal annesi olabileceği gibi, çoğul anneler listesinde de sayılabilirler. Ruhbilim yazınında görülen yedek anne, yedek baba kavramları için de ruhsal ana/baba anlayışı elverişli gözüküyor. Keza öksüz/yetim büyüyen, kendi ana/babasından gülmeyen bireyler için kaynana, kaynata veya benzeri hısımlar ruhsal ana/baba işlevinde olabilir. İçlerinden bazıları geçerli/etkin olmak üzere öğretmenler, yöneticiler, akıl hocalarını da saymalı. Yaşam yerine koyma ve telafiler sunduğunda dengelenebilir. Aslolan yaşamaktır, yola devam etmektir.

***

Reklam

Mehmetİbish tarafından yayımlandı

Bu benim , içimden gelenleri, parmağımdan taşanları yazarak, gözümden dökülenleri fotoğraf olarak paylaşacağım, sevdiğim ve etkilendiğim filmleri yorumlayıp, favori kitaplarımdan küçük alıntılar yaparak edebiyatçılık, sanatseverlik havalarına gireceğim kişisel bloğum olsun.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: