Birimiz, kaderi taşlaştırır; birimiz, taşı kaderleştirir. Öbürü kendinde birini, biri kendinde öbürünü arar.
Dünyanın işleri, dolaşık yolları. Her an kaderimiz ve kişiliğimizle yeniden yüzleşmeyle, zarları yeniden atıp kararları yeniden almayla karşı karşıyayız. Zihnimizde yeniden çerçevelemek de bir kader işlemi ve bunun yordamı. Bütün otoburlar hemen hemen aynı boku yediği halde niye bokları farklı farklı? Üslup mu katıyorlar? Burada kaderin başına gelenler değil, onlara verdiğin yanıt. Kaderin bütünsel kişiliğindir demeye gelir.
Gelişim, asıl, toplumun malı ve işi değil, bireyin kaderi ve gerekliliği. Buluş, ilerleme topluma yarayabilir. Toplum, gereksinimini örtülü veya açık, bireylerine havale eder. Edilen havale, bireyin yaşamının anlamı olur. Birey kendi için, toplum için, topluma karşı, her neyle kendini özdeşleştirmişse hayatı, açmazı ve anlamı bu haline gelir.
Toplumsal gelişkinliğe asla uzun vadeli bel bağlanamaz. Toplumlar dalgalanırlar, ileri gelişkinliktelerse çürümeye de başlarlar. Buna karşılık birey de ölümlü olmakla birlikte, bireyin olgun ve gelişkin ölmesi anlamlı. Yalnızca birey olmuşluklarına, çözmüşlüklerine bel bağlanabilir, gruplara, devletlere, milletlere güvenilemez.