Memeden yarmak, sütten kesmek demektir ve bunun Fethiye’deki karşılıklarından biridir. Kısaca yarmak da denir. Çocuğu sütten kesmenin bazen ne kadar zor başarıldığını iyi anlatır. Çocuk yeni besinlere geçebilsin, çıkışsız bataklık halini almış sütten kurtulsun, biraz sosyalleşsin diye anne hem içten hem dıştan ve yüzeyden birçok önlem almak zorundadır. Memenin üstüne, ucuna biber sürmek, çocuğa az görünmek, ağlayışlarına katlanmak, yalancı memeye ağırlık vermek ve ilk olarak yeni besinlere başlatmak. O dönemi annelere ve ebelere sormalı. Yarma deyince adeta meme/anne ile çocuğun arasına hendek, uçurum kurmak, memeyi yasak hale getirmek akla geliyor.
Memeden yarma ayrıca ruhbilimdeki yarılma yani splitting ile somut ilinti kurması açısından ilginç. Gerçi yarılma düzeneğinin patolojik yanı, ana-çocuk ilişkisinin süt vermenin başından, ilk anlardan itibaren kötü veya sorunlu olması, veya bebeğe öyle zannettirmesiyle karakterizedir.
Anılarımdan bilirim, sobalı, kırıntılı kış misafirliklerindeki güzel sosyalleşme “Akşamınız iyi kalsın,” denilerek bitirildiğinde, yerli evin çocuğu ben, memeden yarılmış gibi üzülür, konukların gitmesini istemez, hata ağlama tuttururdum. Gerçek memeden yarma zamanı için anamdan pratik ölçüt ve uyarı: “Çocuğu memeden kışın yarın. Yoksa askere gittiğinde çok susama belası çeker.”
***
Memeden yarıldığımız için mi ölüme mahkumuz?
Ve memeden yarılmasak geç te olsa doğamazdık?
Doğdum öldüm sürekli meme emdiğimizi bir düşünsenize.
Sütten kesilmek (yarılmak) cansız yaşamaya alışmak sayılır.
Artık ölümü yaşamaktasındır.
Burada ölüm korkusu, fiili gerçeği unutmakla, eski sütlü canı anımsatan hayalleri gerçek sanmayla ilgilidir.
Yaşamak, daha bir süre yaşayamamak ama vadesine kadar ölmemektir.
Varoluş adeta can’ı anımsamaya, canı özlemeye, cana benzemeye odaklanmıştır.