[2 Mart 2014]
Bir Marguerite Duras filmi izlerken apayrı bir altyazıya, bir yol gösterene ihtiyacın var. Ben Alan Resnais ve M. Duras’nın filmlerinin katışıksız sinedebiyat, hatta Duras’nınkilerin sinedebiyatro olduğunu düşünüyorum. Zor ama çekici filmlerdir. Bu durgun, anlaşılmaz filmi, sırf o acılı bağırışlar ve öncesindeki tirat için bile izlenir.
M. Duras’nın kendisi hem yönetmen hem de Hiroşima Sevgilim’de senarist, başka Resnais filmlerinde de senaristliği var galiba. Bendeki İndia Song İngilizce altyazılıydı, Türkçeye çevireyim de diyaloğu göstereyim dedim, çok çeviri koktu. Olsun varsın.
Marguerite Duras’nın yönettiği filmin gerçekten de unutulmaz ve en vurucu yeri Lahor konsolos yardımcısının bağırtılarıdır. Yalnız bu bağırmalar adamın Ana Maria ile dans edip konuşması sırasında öngörülmüş, haber verilmiştir. Durum aşkına karşılık alamamak değil bir tür ileri, aşkın aşk hali. Tasavvufi anlayışa yakın. Bir de şu önnotu ekleyeyim, adamın haykırışları Duras’nın Detruire Dit-Elle (Yıkmak, Dedi Kadın) filminin sonundaki rüya sesi, yani bina yıkım seslerinin kardeşi ve eşdeğeridir. Her iki sekans da bir tür yıkıcı zirvedir. İndia Song’ta erkek monoloğa benzer konuşsa da konuştuğu kadındır:
E: Senin var olduğunu bilmiyordum. Kalküta benim için umudun biçimi oldu.
K: Michael Richardson’u seviyorum. Bu aşkta özgür değilim.
E: Biliyorum. Ben de seni öyle seviyorum. Sorun değil. Tuhaf görünüyorum. Benim sesimi duyuyor musun? Onları korkutuyor.
K: Evet.
E: Kim o? Kendimi Laos’ta vurdum, fakat ölmedim. Diğerleri beni Lahor’dan ayırıyor. Ben ayırmıyorum. Lahor, benim. Sen de anlıyor musun?
K: Evet. Bağırma.
E: Evet. Benimlesin, Lahor’lasın. Biliyorum. İçimdesin. Seni içimde götüreceğim. Shalimar cüzamlılarına katılacağız. Kaçınamazsın. Seni tanımak için senle dans etmeye ihtiyacım yok. Ve bunu biliyorsun.
K: Biliyorum.
E: Devam etmeye ihtiyacımız yok. Birbirimize bir şey söylememize gerek yok [veya söyleyecek şeyimiz yok]. Biz aynıyız.
K: İnanıyorum.
E: Başkalarıyla maceralar yaşa. Bizim buna kaygımız yok. Saçının kokusunu duymak istedim. Bu açıklıyor benim neden… Resepsiyondan sonra arkadaşlarınız kalacak. Bir kereliğine sizinle ben kalmak isterdim.
K: Hiç olanağı yok.
E: Beni fırlatırlardı.
K: Evet, onların unutması gerekensin.
E: Lahor gibi.
K: Evet.
E: Benden ne olur?
K: Seni Kalküta’dan uzağa gönderirler.
E: Senin istediğin de bu mu?
K: Evet.
E: İyi. Ne zaman biter?
K: Sen öldüğünde, öyle inanıyorum.
E: Bu acı ne? Acım ne?
K: Akıl.
E: Seninle mi ilgili? Bu akşam burada kalmaya izin isteyeceğim onlardan.
K: Nasıl istersen öyle yap.
E: Senle ben arasında bir şey oluşmasını sağlamak için. Bir kamu olayı. Nasıl yapılacağını bildiğim tek şey bağırmak. Aşkın haykırılabileceğini göstereceğim. Rahatsız olacaklar. Sonra yeniden sohbetlerine dönecekler. Şunu da biliyorum ki bana hak verdiğini söylemeyeceksin.
…
Sonra bağırtılarına başlar.
***
Marguerite Duras Yeşil Gözler kitabında satır aralarında İndia Song’a notlar, göstergeler gönderiyor. Konsolos Yardımcısı bu filmin eşdeğeri, kitap öncülüdür. Edebiyat delilerine hararetli önerimdir:
“Bu sabah, “Konsolos Yardımcısı”nın sonuyla, yıllar önce yazdığım bir metni karşılaştırmam gerekti; bu metni kitabın sonuna alıp almadığım takılmıştı aklıma. Böylece “Konsolos Yardımcısı”nın bir bölümünü yeniden okudum. Olağanüstü bir şey, kitabı unuttuğumu fark ettim. Unuttum çünkü onun üstünden sinema geçti, çünkü İndia Song filmini yaptım. Kitabı hayranlık içinde ve büyük bir heyecanla yeniden buldum; okurken İndia Song’lar kayboldu.
Lol v. Stein kitabın içinde el değmeden kapalı kaldı. Belki de, savaş ve kara deliklerin küçük kızı, yedi yaşındaki Aurelia Steiner Paris’in filmini de yapmamalıydım. Belki de mutlak bir öneri gibi, başka yere aktarılamayan bir öneri gibi kitapta kalmalıydı. Cehennem gibi.” Marguerite Duras – Yeşil Gözler
[Çocuklar’da (Les Enfants) da yaptım. Sonuna gelmeden çok önce, Ernesto’ya ne olacağını söyledim. Hiroşima’da da. İndia Song’ta sürekli; orada daha anlatı başlarken kadın ölmüştür. Benim filmlerim ters yönde gider. Birden dururum, kadının Ganj kıyısına gömüldüğünü söylerim. Bazen de olayları gelecek zamanın hikayesiyle anlatarak yazgıyı gösteririm. “Güzel olacaktı”, “Çok uzağa yüzmüş olacaktı.” Öyle ki, şimdiki zaman sona, ölüme iştirak eder, ölümün işaretine dönüşür.] Marguerite Duras – Yeşil Gözler
“I shot myself in Laos, but didn’t die.”
Bir filmden tek bir cümle ile şiir yaratmak..
Hipnotik bir filmdi gerçekten..
BeğenBeğen