EŞEKOĞLU

Tarih öncesinde eşekler orantısız fazla yük taşımaktan bıkıp usanmışlar, sonunda grev mrev derken insanoğlu ile masaya oturmuşlar. Kapı gibi anlaşma imzalanmış: “Eşekler bundan keri (sonra) beş kile buğdaydan fazla yük taşımayacaktır.” Bu ölçü tarihsel çağlarda çok zalim düzeylere çıkmış olabilir. Ben 1980’lerde gençliğimde 10 kilede bırakmıştım, Fethiye geleneği oydu. Yani anlaşmaya göre bugün koşullarına göre yüzde elli daha az yükle sefer edecekler. Eşekoğlu antlaşmayı koynuna sokmuş. Gel zaman git zaman işler öyle yürümüş, insanoğlu da antlaşmaya uymuş. 

Sonra bizim eşek günün birinde açlığına mı denk gelmiş dalgınlığına mı, açgözlülüğüne mi antlaşmayı yutuvermiş. Gitti mideye. Acı acı anırmış. Tiz anırma sonu ıslıkları yamaçta yankılanmış. Umut yok, içerde barsakta parçalanacak kağıt. Gene de eşek değerli kağıdının peşine düşmüş. Her sıçtığında, döner kendi bokunu koklar, içinde kağıt senet izi arar durur. Başka bir yerde başka bir eşeğin bok öbeğini görse onu da koklar.. Onunkinin içinde antant kağıdını bulabilir mi? O gün bugün de eşekler eşek boku gördüklerinde hemen duraklar, başına gider. O bokun kokusuna bakar, burunlarıyla şöyle bir eşelerler. Sanırsın bok yiyorlar, hayır ilgisi bile yok, eşek kolay kolay bok yemez.

Herkes eşeğin gözünü sever. Biz Kontaşlar ailecek eşekleri burnundan sever, burnundan şakalaşırız. Kardeşlerim en son edindiğimiz Çavuş eşeği öyle alıştırmışlardı ki, burnuna dokunmalarıyla, daha doğrusu biraz sevgiyle burnunu ufaladıklarında eşek hevesle şaha kalkıyordu. Hayrettir. Ailenin büyükleri bunun sırrını bilemiyorduk. İki oğlan çocuğu başarıyordu bunu. Onunla her zaman iç içeler, birlikte zaman geçiriyorlar. Huyunu suyunu belki tam karşılıklılıkla öğrenmişler. Şaha kalkmaktan başka hemen hemen aynı ufalamalarla -ama bu sefer burundan çok dudaklarıyla oynuyorlar- Çavuş koca koca esniyor da. Bizim Çavuş, babam sırtında semerdeyken 5-6 km mesafedeki Seki’ye cumaya pazara giderken yolda bir traktöre denk gelse, hırslanır motorlu makineyle yarışırmış. Önce yürüyüşünü hızlandırır, yetmiyorsa dörtnala kalkarmış, babam anlatırdı. Aynı, sahibi sahipleri gibi içinden usturalı, yarışkan, hırslı. Bu eşşeğin damadını babama bir hayvan celebi ucuza sattıydı galiba. Bizim hiç kullanmadığımız bir yeteneği; öğretilmişti, eşek düzeneğiyle çift sürebiliyordu. Sıpa ve kodukluğundan beri bizim olsa, bizde büyüse daha neler bilir yapardı hayal ediyorum. Mal sahibine çekmezse haram olur, bu hayvan güzeli sonradan gelmiş haliyle bize çekmişti.

Bizim daha eski ve köklü öyküleri olan öteki öz eşeklerimiz var. Halaoğlu Büyük Memed’in sahiplendiği bir gözü kör Koca Eşşek, yürüme güzelliği beznersiz Karaburun, benimle kırkı karışık yani yaşıt olan koşucu, iştahlı Kadana.. Ama onlar başka sefere. Belki başka bir yerde derli toplu yazmışımdır, bulursam eklerim.

[18 Aralık 2013]

Mehmetİbish tarafından yayımlandı

Bu benim , içimden gelenleri, parmağımdan taşanları yazarak, gözümden dökülenleri fotoğraf olarak paylaşacağım, sevdiğim ve etkilendiğim filmleri yorumlayıp, favori kitaplarımdan küçük alıntılar yaparak edebiyatçılık, sanatseverlik havalarına gireceğim kişisel bloğum olsun.

Birisi “EŞEKOĞLU” üzerinde düşündü

  1. Eşek sevdi insanı.
    İnsan eşeği gördü eşek olduğunu anladı.
    Bukalemuna bakınca geçer sandı.
    Ondan yüz çevirince anlayacak sadece izleyici olduğunu.
    Düşünmeden,bilmeden,anlamadan sevebileceğini keşfedince
    Hiçten gelen
    Sadece insan olacak

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: