Şamanizm Semineri:
Şamanlığın dağılım alanı:
- Orta Asya, Sibirya halkları
- Maya-İnka uygarlığı (Karayipler, Haiti dahil)
Şaman büyücü değildir. Şamanlık bilgileri öğretilemez. Şaman doğulur. Şaman olacak çocuk doğumunda ya da ilk yaşlarında belli olur [Olacak oğlak bokundan belli olur.] Örneğin şaman geri zekalıdır, kafadan sakattır. Ya aptal doğmuştur, ya ya da en geç ilk gençlikte attan, ağaçtan düşmüştür, aptallaşmıştır. İleri zekalı az sayıda şaman vardır. Bunlar görüp öğrenmişlerdir. Şaman toplumca kabul edilmeyen biridir. Halk onu adamdan saymaz. İkinci üçüncü sınıf kalırlar. Kendi başına ekmeğini kazanamaz. Onlar daha çok şaman olmamak için direniyorlar [gönülsüz mesih]. Şamanlık normal toplumdan ve toplum işleyişinden yalıtılmayı gerektiriyor. Gündelik karına bakan bireyler olamazlar. Bazen korkup kaçıyorlar. Olağan biçimde evlenmesi olanaklı değil. Yeni yetme gençlerin cinsel eğitim nesneleri durumundalar [fıçı nöbeti].
Şaman ekstaz (aşkınlık, vecd) içindeyken değerlidir. Toplumun en alt katından seçiliyorlar. Kadın da olabilir, şamanlıkta cinsiyet kısıtı yok. Şamanlığın evrensel belirleyeni bir kişilik, veya ruhsal krizdir. Bu krizden bazıları şaman olarak evrilir, ortaya çıkar. Şaman ayrıca tarımcı veya avcı, ilkel veya gelişmiş, doğulu veya batılı her toplumda ortaya çıkabilen rasgele-endemik ve denetlenemez bir olgudur.
Şamanlık teknikleri her yerde aynıdır. Şaman gökyüzüne çıkar, yer altına iner. Şaman bunu normal olarak doğalında yapar. Ağaca çıkar ya da kayaya çıkar. Ağaçta çentikler açar. 7 çentik, en fazla 9 çentik. Bunlar göğün katlarını simgeler. Evren bir ağaç biçiminde tasarlanır. Yeraltı ile gökyüzünü birleştiren YAŞAM AĞACI biçiminde. Ölüm yaşam ağacının içinde uçmağa gitmektir. Şamanlıkta aslen ölüm yoktur. Animist yani “her şey canlıdır” anlayışında bir dindir. Türk mezar taşlarında şimdi bile bu yaşam ağacı simgesi kullanılmaktadır. Gömülen kişi ağacın köküne verilir. En iyisi başına ağaç dikmektir. Ya da mezar taşına ağaç resimlenir. Ev yapısında da ağaç simgesi vardır: Orta direk. Orta direk evin kutsallığını gösterir. Marmara güneybatısında böyle kutsal bilinen ağaçlardan vardır: Huş ağacı, kayın ağacı. [Çadırın da biçimi ağaçla ilintilidir, çatmakla ilgilidir, çatır.]
Şamanın davulu vardır. O davul toplumun ortak nesnesidir. Davul sesiyle aşkınlık başlar. Çoğunlukla davula eliyle rasgele vurur, ritmik değil, öyle bir kural yok. Şaman davulunu özelleşmiş kişiler yapar; bunlar yarı kutsaldır. Şaman davulunun üzerinde resimler vardır. Davulu yapan, bu resimleri belli parmaklarla yapar. Yani şaman davulu toplum tarafından hazırlanmaktadır. [Burada sanatçıya da atıf var. Sanatçı ancak toplumun izin verdiği açılımları sergileyebilir. İzinli sözcükleri ve cümleleri söylemek, izinli sanatsal veya teknolojik ilerlemeleri kaydetmek, izinle ilerlemek. İzin kurumuyla gereksinim kurumu birbirini tamamlıyor.]
Ruhban sınıfının toplumun en alt katmanında bulunması başka kültürlerde yok. Acaba göçebe kültürüne mi özgü? Yahudilerde hahamlar aşkınlığa giriyorlar, başkasına da aşkınlık verebiliyorlar; bunlarınki eğitimle oluyor. Keltlerdeki Druidler bayağı botanik biliyorlar. Druid reçeteleri gerçekten işe yarayan farmakopeler. Şamanlarda böyle değil. Ortamın en aptalı, şaman yapılıp toplumun hizmetine veriliyor. Şaman aracılığıyla kutsallığa ulaşan halk kutsallığın oluşumunu izleyen tanıklar gibidir.
Gökyüzüne çıkışı sahnelemek için İnka-Mayalar yapay yollar kullanıyorlar. Varsanı yaratıcı (halüsinojen) mantarlar gibi. Bilgili şamanlar kuş gibi simgeler yapıyorlar, aşkınlık töreninde bunun üstüne biniyorlar. Bölgenin iri bir kuşu olan turna (toru kuşu) bu bakımdan saygı görür. Gökyüzüne doğru çıkarken yaşantıladıkları öyküler halk tarafından bilinmekte. Diğerleri de aynı gökyüzüne çıkmış, gezmiş gibi oluyor.
Göçebe toplumların tarımcılardan farkları var. Üretim aracının sabit/yerleşik olması yüzünden tarımcı toplum fazla hareket edemiyor. Taarruza açık oluyorlar. Ayrıca ürün doğrudan doğruya değerlendirilebiliyor. Oysa hayvan ürünleri nadiren doğrudan değerlendirilir, mutlaka işlenmesi gerekir. Hayvan ürünleri beslenmeyi ancak kısmen karşılayabilir. Hayvancılığın kuralı ilk olarak hayvan evcilleştirmek. İkinci olarak besi yerlerini (otlakları) izlemek; yaz ve kış mevsiminde iki nokta arasında yer değiştirmektir. Bu durumda bir kışlak geliştirmek zorundalar. Kışlak artık değerin katılacağı ve kullanılacağı yerdir de. Bunun 40-50 bin yıllık bir düzen olduğu düşünülüyor. Örgütlenme açısından hızlı bir atlama yapmışlardır. Erken kent oluşumunu barındırır. Kent (örneğin Uluşkent, Taşkent) örgütlenmesi göçebelerde tarımcılardan öncedir.
Hayvancı-göçebe topluluklar dikey değil yatay örgütlenme getiriyor. Üst-alt değil işlevlere göre halkasal bir eşdeğerlik. Şamanizm buna uygun. Toplumun işine yaramayacak kişi merkeze alınıyor. Toplumun eşduyum kaynağı oluyor. Şaman toplumun isteklerine gereklerine en uygun biçimde hissetmeyi gerçekleştiriyor. Şaman emir getirmiyor, rastgele sesler söylüyor. Bu sesler kabile tarafından yorumlanıyor. Yani yanıtlar gizil olarak kafalarda (sende) hazır. Bu biraz da medya-politikacı ilişkilerine benziyor. Şamana suçlama olamaz, onun politikacı gibi dokunulmazlığı var. Yoksa büyü bozulur.
Türk toplumu aptalları ödüllendiren bir toplum. Amerikan toplumu da böyle. Westpoint savaş okulu 100 yıldır zeka testi uyguluyor. Oradaki grubun en aptalı, en gerisi liderliğe yükseltiliyor. Hastalıklı ilişkiler kuran kişi ödüllendiriliyor. Dışa açık, dıştan etkilenen bir düzen. Merkezdeki şamanın veya şaman eşdeğerinin çevresinde toplum güçleri dengeyi sağlıyor. Belki şaman grubunun ne istediğini bilmeye ve zamanla buna hakim olmaya başlıyor.
Türk toplum örgütlenmesinde asalet yoktu; sadece iki sülale kutsaldı, bunlardan birisi Açina (Asena) sülalesidir. Açina sülalesinin bireylerinin kanı yere akıtılamaz. Ortadan kaldırılacaklarında boğularak öldürülürler. Fatih Uzun Hasan’ı saygıyla boğdurtur. Açina kökenli olmayan devletler Gazneliler, Akhunlar, Karahanlılardır. Selçuklular bunları hiç takmamıştır. Cengiz Han da Moğol’dur, Açina değildir [-ki Cengiz (Temuçin) dünyada en fazla akrabası olan tekil bireydir.]
Tasavvufta şaman öğeler yaşamaktadır. Mevlevi törenlerinde şaman aşkınlığı vardır. Postnişin ekvatorda durur. Her dönüş şaman seyahatleridir, gökyüzüne çıkışlardır. Sol el yukarı açık, sağ kulak omza dayalıdır. Sağ el sağa, aşağı açılır. Yukardan alır, aşağı verir. [Zenginden alıp fakire verme gibi.] Bu bir tür uçuş hareketidir. Yedi defa dönüş şaman çentiği gibidir. En sonunda postnişin dönüşe başlar. Alevi dönüşü ise soldan sağa doğrudur ve fıldır fıldır dönüş yok. Yahudi tasavvufu olan Kabala da Hazar Yahudilerinde (Hazar Türkleri) başlamıştır. Rus Yahudilerinin kökeni bunlardır. [Gariptir ki İsrail’de Türkleri hatta Tayyip’i çok severler.] Oralarda şamanlık Yahudilik üstünden gitmektedir. Kabala’da sayı ve harf sembolizmi var. Yot harfi G’yi anlatır ve işaret olarak gammanın tersidir. Yahve yani Tanrıyı ifade eder. Kağıt, üstüne tanrının adı yazılabilen bir nesne olduğundan İslam’da tuvalet kağıdı olarak kullanılamaz. [Hz. Ali’nin askerlerinin, uçlarına Kuran sayfaları takılmış silahları bulunan Muaviye askerlerine doğru düzgün saldıramayıp yenilmesi efsanesi.] Aslında şamanik öğelerden İslam tam ayrışmış değildir. Miraç olayı böyle özellikler göstermektedir. [Konumuz olmasa da Hıristiyanlık, özellikle Katoliklik de ayrışmamıştır.]
Derleyip yazıya alan: Mehmet İbiş
Not: Özellikle köşeli ayraç içleri yorum veya dış katkı içermektedir.
Başka seminerler var mı şefinize ait?
BeğenBeğen
Onları korumamışım. Keşke bulsam.
BeğenBeğen