Düşümde Serhat ile Alp’e benzeyen irice ve uzun bir motorsikletçi teknik, sürüş hakkında konuşuyorlar. Bense galiba kaza geçirmişim, motorsiklet kazası. Artık ayaktayım, yalnız bir daha motor binip binmeyeceğim şüpheli. Kaza geçirenlerin hep kafasındadır ya; olay nasıl oluşmuştu, aşamalarını anımsamaya çalışıyorum. Aynı zamanda ‘benim suçum değildi, tesisler, yol, karşıdaki suçluydu,’ araştırması bu. Eğimli ve şehir içi bir yolda hız yaptığımı, bir kasis gibi şeyin dengemi zorladığını, bir de virajı alamayıp şehir içinden adeta doğaya fırlatılır gibi vadiye uçtuğumu, fırladığımı anımsar gibi oluyorum. Sanki öncelikle ayak bileğim zarar görmüş. Yalnız uçma anında öldüm/ölüyorum galiba diye düşündüğüm de açık. Ölme ile uçma birbirine bayağı yakın. Kalktıktan sonra “kaza geçirme cesareti, kazayı göze almak ve yapmak” diye de bir şey olduğunu aklımdan geçiriyorum. Bir tür eşik aşmak ve ondan sonra artık korkuya yapışıp kalmaktan kyrtulmak. Görü ve izleme düzeyine, “olmaya oldu ama onu yaşamıyorum, sadece hissediyor ve görüyorum,” düzeyine ulaşmak diye betimleyebilirim. Hemen öncesinde ve hemen sonrasında daha canlı, daha bedenli, daha somut oluyoruz. Hani uçurum gibi yüksekten ya da kasisten birden aşağı, serbest düştüğümüzde içimiz kalkar, vücudumuz altüst olmuş gibi olur ya… İki somutluk arasındaki o karışıklık bizi, başka bir açıklamayla işlenebilir hale getiriyor.
Düşün bir yerinde Serhat ile Alpimsi genç samimiyeti abartıyorlar, karşılıklı birbirinin çüklerini deniyorlar. (Sözle sidik yarıştırmak yerine çük yarıştırmanın somut veya rüya hali.) Maşallah ikisininki de kallavi. Sünnetsiz başları birbirine dokunuyor ve iki adam birbirinden oldukça aralıklı. Benimkisi de mal mı bunların yanında?.. Hayıflanıyorum. Her düşte olduğu gibi bunda da ah, birkaç önemli imge daha vardı, kaçırdım, unuttum onları üzüntüsü var. Bir de düşü az çok yalan katarak, süsleyerek anlatma suçluluğu. Zira görülen düş ham, dile gelmesi zor bir şey. Onu çok iyi anımsasam bile Türkçeye çevirmem gerekiyor. Bir de bulanık düş yerleri anlatım sırasında boşluğu doldurma gereğine tabi oluyor, “Burayı iyi anımsamıyorum, flu görüntüye karşılık, yarım cümle,” diye kesip atamıyorum. Tarif edince böyle de yapılabileceği aklıma düşüyor. Durumu betimleme öncesinde yaptığım yalan eklerinin, süslemenin zorunlu olduğu, sorguya ne hacet gibi bir hissim vardı.
28.8.2014/Dipnot: Düşüme tarih atarken bugünün babamın ölüm yıldönümü, yedinci yılı olduğunu fark ettim. Benim de büyük motor kazam ondan bir ay sonra 25 Eylülde olmuştu. Kaza babamın ölüşüyle, aynı anda hem üzülme, hem üzülmeme, üzülmeme kuşkusundan, suçluluk duygusuyla kaza heçirmiştim. Somutluk, algıya/görüye evrilme o kaza sırasında, o an da yaşadığım, arka planda şaşırdığım bir hal idi. O zaman gerçeğin kırbacı ile karar verme; somutta, işlerimle, gündemimle yaşayacağım diye seçimim vardı.